Hakan Ertürk

Ramazan Keskin Hoca'ya İthafen

Hakan Ertürk

Muhterem Dost,

Ramazan Keskin Hoca hayattayken ve sağlığı yerindeyken kendisine ithafen bir şiir yazmıştım. Kendisiyle de paylaşmıştım. Bu şiiri Hoca’mın sağlığında yazmış olmam ayrı bir mutluluk vesilesidir benim için. Zira bizler ne hikmetse tüm sevgimizi ve ilgimizi ölülere hasrederiz. Sevilmeyi ve ilgiyi bekleyen bu kadar diri varken…

Bu hasbihalimizde bir ricayı yerine getirip öyle geçeyim şiire. Hoca ile bir dönem birlikte cezaevinde bulunan Vedat Uzun ağabeyimizin şöyle bir hatırası var. Evvela bu hatırayı paylaşayım seninle:

“29 Nisan 1999 tarihinde, başörtüsü eylemi yasaklarını “tel’in etmek” için gerçekleştirilen birinci Cuma eylemlerine iştirak etmemden dolayı 2 yıl 3 ay ceza alıp 2001 yılında cezaevinde yatarken Malatya E Tipi cezaevi 8. koğuşta bulunduğum sıralarda Ramazan Keskin Hoca tutuklanmış ve cezaevine getirilmişti. Getirildiği ilk cuma günü cuma namazını koğuş avlusunda kıldırma hazırlıklarını yaptırıp kıldırmaya başladı. Ben o güne kadar 8-9 aylık mahkûmdum ve o güne kadar cezaevinde hiç cuma namazı kılmamıştık. Koğuşumda cuma namazını kıldırmaya ehil hocalar olmasına rağmen o güne kadar bize cuma namazı kıldıran olmamıştı. Ramazan Keskin Hoca, doğru bildiğini her zaman her yerde söyleyen ve yaşayan biriydi. Hoca’m hutbeyi beyan ederken avluya Kahramanmaraş’ta imamlık yapan bir kişi geç girince giren bu kişiye “Ayağa kalk ve iki rekat mescid namazı kıl, sonra hutbeyi dinlemeye devam et.” dedi. Genç ayağa kalktı, mescid namazını kıldı. Hutbeden sonra da hep birlikte cuma namazını kıldık. Ramazan Keskin Hoca’nın tutukluluk süresi boyunca cuma namazları aksamadan kılınmaya devam edildi. Ayrıca Ramazan Keskin Hoca, vakit namazlarının cemaatle ve vaktinde kılınmasına da çok özen gösterirdi. Her vakit namazında ezan okur veya okuturdu. Sabah namazlarında koğuştaki bütün Müslümanların kalkması için gayret ederdi.”

Kıymetli Dost,

Şimdi seni şiirimle baş başa bırakayım:

Seninle tanışmadan şânını tanıdım.
Şerefle süslü dik duruşuna hayrandım.
Zulme ve zâlime bel bükmeyen adamdın.
Hak şâhittir, ömrünü İslâm’a adadın.

“Eller ne der?” demedin, Hakk’a tâbi oldun.
Hakîkat peşinde bir ömür koştun, durdun.
Zindana atsalar da sen hakkı savundun.
Zindan duvarları şahittir, sen masumdun.

Meşakkatlerle doludur fâni hayatın.
Dünyaya yüz vermezsin, ukbâyı ararsın.
Kadrini bilmediler, yalnızlaştırıldın.
Anlayamadılar, Ebu Zer’dir yoldaşın.

Bir memleket düşün ki bağrında sen varsın.
Sen varken, insanı senden mahrum yaşasın.
Zannımca sen de ölünce anlaşılırsın.
Duam şudur: Emanetin yerde kalmasın.

Prensiplerinden asla taviz vermezsin.
Lüzumsuz hicveder seni, ehli câhilîn.
Sert mizacını kuşatmıştır merhametin.
Gelene “Git”, gidene “Gel” asla demezsin.

İlminle âmilsin, amelindir şâhidin.
Tefekkür deryâsında incidir misalin.
En yakınındakilerce de bilinmezsin.
Böyle garip, böyle girift bir bilmecesin.

Sen gönlü zengin, sözü emin bir mü’minsin.
Sen ilmi engin, dili keskin bir hatipsin.
Sen, câhiller içinde kalmış bir âlimsin.
Sen, diz çökmeyen adam Ramazan KESKİN’sin.

 

Yorumlar 2
Hakan Ertürk 11 Aralık 2022 00:14

Teşekkür ederim.

Osman Baharçiçek 09 Aralık 2022 09:18

Ellerine yüreğine sağlık. Selam ve dua ile. Ramazan Keskin Hocamız dan Allah razı olsun. O bize zalimlere karşı dik durmanın nasıl olacağını yaşayarak anlattı. Bize düşen onun bıraktığı bu örneklikten dersler çıkarabilmek tir .

Yazarın Diğer Yazıları