Hakan Ertürk

Kör olan kim?

Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Ne olduysa bir anda oldu. Gözleri o vakte kadar gayet iyi görüyordu. Birçok insan için olduğu gibi onun için de “görmek”  çok sıradan bir şeydi. Öyle ya, insan sahip olamadıklarıyla meşgul olduğu için sahip olduklarını sıradan bulur.

Gözlerinin önündeki bu kararma sebebiyle babası hastaneye götürdü. Doktor yavaş yavaş, günbegün gözlerinin görme hissini yitireceğini ve maalesef tamamen kör olacağını söyledi.

Yapılan tetkiklerin neticesini doktordan dinlerken babasının mı yoksa onun mu iç dünyasında daha şiddetli bir zelzele oluştuğunu kim bilebilirdi ki?

Gözlerinin önünde görmesini zorlaştıran bir perde olmakla birlikte ilk zamanlar ciddi problemler yaşamıyordu. Kendi başına okula geliyor, kitabındaki etkinlikleri yapıyor, yazma çalışmalarına diğer öğrenciler gibi katılıyordu. Ancak haftalar geçtikçe görme duyusunda ciddi kayıplar baş göstermeye başladı. Kitabından bir metni okuyabilmesi için gözlerini neredeyse kitaba yapıştırması gerekiyordu.

Bir gün son ders saatinde Türkçe sınavındaydılar. Öğle grubunda okuyordu ve o tarihlerde son saatler havanın kararmaya başladığı vakitlere denk geliyordu. Sınıfın ışıkları yanıyordu ama ışık yeterli değildi. Sınav kâğıdını okuyamıyordu. Çok gerilmiş, alnında terler boncuk boncuk belirmeye başlamıştı. Öğretmenine durumunu izah etmeye de utanıyordu. Tam o sıra ummadık bir şey oldu, elektrik kesildi. İşte şimdi herkes eşitti…

Öğretmen, sınavı ileri bir tarihe ertelediğini duyurdu. Ardından da durumu yeni fark etmiş birinin mahcubiyetiyle kendisine yaklaştı ve “Her şeyden evvel çok özür diliyorum.” diyerek söze başladı. “Elektriğin kesilmesiyle birlikte fark ettim ki bir insanın ne yaşadığını anlamak için onun yaşadıklarının bir benzerini yaşamak gerekiyormuş. Ben bunu daha önce de biliyordum ama şimdi farkına vardım.  Şu anda anlıyorum ki bir şeyi bilmek  ile o şeyi fark etmek  aynı değilmiş. Ve aslolan fark etmek, fark edebilmekmiş…”

Öğretmeninin bu sözleri onu hem rahatlatmış hem de öğretmenine olan sevgisini perçinlemişti. Gel gör ki bahçesinde koşturduğu okulunu, bir vakitler oyunlar oynadıkları arkadaşlarını ve yol gösterici bildiği öğretmenlerini kısa bir zaman sonra terk etmek zorunda kalacaktı. Zira ışıl ışıl eden o tatlı bakışlara sahip gözleri dünyaya küsecekti.

Kör olmak ne zor şeydir… Ne büyük imtihan…

Âmâlara yönelik eğitim veren bir kurumda eğitimine devam etti. İlk zamanlar birçok güçlükle karşı karşıya gelse de “zaman” denen ilaç, her güçlüğe alıştırdı kendisini.

Seneler seneleri unutturdu. Azimliydi. Eğitim hayatında başarılıydı. Üniversiteyi bitirmek üzereydi. Aynı zamanda iyi bir insan, iyi bir Müslüman olmaya gayret ediyordu. Kur’an’dan birçok bölümü ezbere bilirdi. Evde yahut arkadaşlarıyla birlikte namaz kılarlarken onu imam tayin ederlerdi. Dokunaklı bir sesi vardı. Bazen Kur’an okurken ağlardı. Ahlâken Yahya aleyhisselamı hatırlatırdı.

Bir gün bastonu ile kaldırımlarda âmâlara özel yapılan sarı renkli noktalı güzergâhta yürüyordu. Bastonu, ne olduğunu bilmediği bir cisme çarpınca durdu. Kaldırımlara dükkân sahiplerinin yığdığı eşyalardandı çarptığı şey. Bir müşteri daha çekebilme adına bir dükkân dolusu eşyayı da kaldırımlara, başkalarının hakkı olan alanlara yığmak ne kadar ahlâkîdir, âdil vicdanlara sormak lazım.

Bastonu önündeki cisme çarpınca sol tarafa yöneldi. Müsait bir alan olduğunu fark ettiğinde yürümeye başladı. İkinci adımını kaldırımın son kısmına attığını fark etmemişti. Ayağının yarısı kaldırıma, yarısı boşluğa gelmişti. Dengesini kaybetti, yola doğru istemsizce düşer gibi oldu. Tam o sırada oradan geçen bir araç kendisine çarptı. Bastonu bir yana gövdesi bir yana düştü. Her şeye kâdir olan Allah, zahmet çektiği şu dünyada daha fazla kalmasını istememiş olacak ki emanetini oracıkta aldı. Gözleri açıktı. Dünyayı görmüyordu ama Allah’ın kendisi için hazırladığı nice nimetleri görmeye başlamıştı. Billur gözlerinde bu sevincin izleri vardı.

İyiliğin sayısını arttırmak için yaşar, gözünü hırs bürümüş insanlara her fırsatta ölümü hatırlatırdı. Az yaşadı, çok kazandı. Mezar taşına vasiyeti üzere şu ifade yazıldı:

“Varsın dünya, gören körlere kalsın.”

Yazarın Diğer Yazıları