Hakan Ertürk

İklim, insanın rengine ve ahlâkına tesir eder

Hakan Ertürk

İklim, İnsanın Rengine Tesir Eder

İbn Haldun, “Mukaddime”de der ki:
“Kıssacıların hurafelerinden bir hikâye nakledilir. Hz. Nuh’un oğlu Hâm’ın çocukları ve nesli olan Sudan ahalisi,  Babasının Hâm’a bedduası sebebiyle siyah renge sahip olma özelliği kazanmışlar, bedduanın tesiri Hâm’ın renginde kendini göstermiş, onun neslinden gelenleri Allah’ın köle kılmasına sebep olmuştur.(Tevrat’taki saçma bir menkıbeye isnat ettirilir.)

Siyahlığı Hâm’a nispet etmek, sıcak ve soğuğun canlılar üzerindeki tesirinden gafil olmaktır. Güneyde güneşin tepe noktasında olması, umumiyetle mevsimleri kaplayacak şekilde uzun sürer. Onun için de ışık çok olur. Ahalinin üzerine alev alev yanan şiddetli sıcaklar bastırır. Aşırı hararet sebebiyle bölge halkının derileri siyahlaşır.

Kuzeydeki aşırı soğuktan dolayı bu bölgedeki insanların derilerine de beyazlık şâmildir. Çünkü burada güneş, ufukta veya ona yakın bir yerdedir. Hiçbir zaman tepe noktasına gelmez. Onun için de hararet zayıftır. Umumiyetle mevsimler boyunca şiddetli soğuklar hüküm sürer. Bu yüzden bölge halkının renkleri beyazlaşır ve bu durum, köse olma hâline kadar ulaşır. Aşırı soğuğun mizaç ve özelliğinin icabı olan mavi gözlü ve kızıl saçlı olma hâli yukarıdaki vaziyeti takip eder.”

İbn Sina şöyle der:
“Sıcaklık, zencilerin bedenlerini değiştirmiş, hatta derilerine siyahlığı bir elbise olarak giydirmiştir. Slavlar ise beyaz renk kazanmışlardır. Hatta bu yüzden derileri yumuşamış ve incelmiştir.”

İklim, İnsanın Ahlâkına Tesir Eder

İbn Haldun, bu meseleyi izah ederken “içki”  ve “hamam” misallerini verir. Her iki durumda da vücudun ısındığını ve bunun neticesi olarak içki içen yahut hamama giden kimseleri bir neşenin sardığını söyler.

Tıpkı bunun gibi, sıcak iklimlerde yaşayan insanların da çabuk neşelenen ve çabuk gevşeyip yayılıveren bir özelliğe sahip olduklarını ifade eder. Deniz sahillerinde yaşayanların da az çok bu durumda oldukları tespitinde bulunur. Buralardaki insanların, ferahlık ve hafiflik gibi hararete tâbi olan şeylerden aldıkları hissenin, soğuk dağlarda ve yaylalarda oturan insanların aldıkları hisseden daha çok olduğunu söyleyen İbn Haldun, şu tespiti de sözlerine ekler:

“Aynı şeyi Mısır halkı için de nazar-ı itibara alınız. Bakınız; ferahlık, hafiflik ve işlerden gâfil olmak bura halkına nasıl gâlip olmuştur ki değil bir yıl, bir ay yetecek kadar bile gıda biriktiremezler. Umumiyetle, yedikleri gıda maddelerini günü gününe pazardan temin etmektedirler. Buraların tam tersine Mağrip ülkelerinden Fas, havası soğuk olan yaylalarda yer aldığı için, halkı hüzünlü denecek kadar başını eğmiş, kaygılı bir hâlde aşırı derecede işlerin âkıbetlerini nasıl haddinden fazla düşünmektedirler. Hatta bir Faslı, iki senelik buğday ve hububat biriktirmekte, ambarlamakta, yine de depoladıkları gıdadan az bir şey eksilmesin diye günlük yiyeceğini satın almak için erkenden pazara çıkmaktadır.”

Bazı tarihçi ve düşünürlerin, sıcak iklimlerdeki insanların hafifmeşrep, kararsız, keyfine düşkün olmalarının sebebinin,  bu insanların beyinlerinin gelişmemesine bağlı olarak zayıf akıllı olduklarını ileri sürmelerine de İbn Haldun itiraz eder ve “Bu, özü ve delili olmayan bir sözdür.” der.

Sevgili Dostum,

Bütün bu bilgilerden hareketle sen ne düşünürsün bilmem lakin ben, İbn Haldun gibi düşünüyorum. İstisnalar mı? Biliyorsun, onlar kaideyi bozmaz.

Vesselam…

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları