Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

İBN HALDUN'A KULAK VERELİM Mİ?

          Kıymetli Dost,

Asabiyet,  birçok asabenin(aşiret, kabile) birleşmesinden ve kaynaşmasından meydana gelen dayanışma ruhuna denir. İbn Haldun, birçok asabe içinden bir tanesinin, diğer tüm asabelerden daha kuvvetli olmasından dolayı onlara galip geleceğini söyler. Nihayet güçlü olan asabe, diğerlerini kendi bünyesinde toplar.

“Şayet asabeler birbirine denk olursa, hiçbiri maya özelliği vermez. Asabelerden biri, diğerlerinin tümüne galip olmalıdır ki onları birleştirsin, kaynaştırsın ve asabelerin hepsini şümulüne alan tek bir asabiyet hâline getirsin. Yani güçlü olan, diğerleri için maya vazifesi görür.”  der İbn Haldun.

Osmanlıyı düşünecek olursak bu değerlendirmenin ne kadar da doğru olduğunu görürüz. Onlar da birçok beylik gibi bir beylikti ama gün geldi diğer beylere boyun eğdirdi. Nihayet Osmanoğulları, tüm beylikleri emri altında birleştirip koca bir cihan devleti meydana getirdi.  

İbn Haldun, devletin güçlenmesiyle birlikte her alanda bilhassa yönetim kademesinde ciddi gevşemelerin, rahata ve keyfe düşkünlüğün artacağını şu ifadeleriyle tarihe bir not olarak düşer:   

“Mülk(yönetimi ele almak) hâsıl olunca, onu ele geçirmek için katlanılan zahmetler ve yorgunluklar bir tarafa atılır. Rahat, huzur ve sükûn tercih edilir. Mülkün semereleri olan binalar, meskenler ve giyecekler temin edilmeye başlanır. Saraylar inşa edilir, su kanalları açılır, bağ ve bahçelere ağaç dikilir, dünyanın ahvalinden faydalanılır. Rahat, yorgunluğa tercih edilir. Güç yettiğince yiyecek-içecek, kılık-kıyafet, kap-kacak, yatak-döşek gibi şeylerin en zarif olanlarını temin etme yoluna gidilir. Bu hâl, alışkanlık hâline gelir ve sonraki nesillere miras bırakılır. “

İbn Haldun, lüks ve israfa iki misal verir. Birisi Halife Me’mun’un düğününde yapılan harcama, diğeri de Haccac’ın çocuklarından biri için tertiplediği sünnet düğünüdür.

Halife Me’mun’un düğününde gelinin babası, kızının zifaf gecesinde kimilerine birçok dükkân ve çiftlik tapusu verirken kimilerine de içinde dinar bulunan keseler dağıtmıştır. Bu keselerin her birinde 10.000 dinar bulunuyormuş. Me’mun ise mehir olarak geline 1.000 adet yakut taşı vermiş, ayrıca düğün yemeği için tam bir sene evvelinden yüz kırk katır, aşevine günde üç sefer odun taşımıştır. 

Bir diğer misalde ise Haccac, çocuklarından biri için sünnet düğünü düzenler. İranlı birini çağırtıp İran’da gördüğü en gösterişli ziyafetten bahsetmesini ister. Adam, Kisra’nın valilerinden birinin verdiği bir şölenden bahseder. Bu ziyafette dört kişilik gümüş masalarda her bir kişinin önüne altın bir tepsi içinde yiyecekler getirilir. Masadaki her bir kişiye servisi bir cariye yapar. Şölenden sonra bu altın tepsiler ve cariyeler, misafirlere hediye edilir.

Refah ve lüksün yaygınlık kazanmasına paralel olarak mülk sahiplerinin(yöneticilerin) masraf gerektiren merasimlerinin çoğalacağını söyleyen İbn Haldun, şöyle devam eder:

“İhsan ve hediye şeklindeki harcamaları artar. Böylece GELİRLERİ, GİDERLERİNE YETMEZ. Netice olarak bunlardan fakir düşenler mahvolur. Refah içinde bulunanlar ise ihsanda yüzerler. Sonra bu durum, müteakip nesillerde daha da artar ve ihtiyaçlar karşılanamaz olur. Yöneticiler, gaza için(dış güçlerle mücadele için) harcama yapılmasını isterler ama buna kimse yanaşmaz. Bunun üzerine, yönetici olan kişi insanların çoğunun elinde ve avucunda olanı çekip alır. Cezalar tatbik eder. Hükümdarın bu uygulamaları asabiyetin(dayanışma ruhunun) zayıflamasına sebep olur. Asabiyetin zayıflaması ile birlikte devletin başı da zayıflamış olur.”

İbn Haldun’un son cümlesini şöyle tamamlarsam sanırım hata etmiş olmam: “Devletin başı zayıflayınca da kaçınılmaz son için start verilmiş olur.”

Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları