Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

İSRAF AMA KİME GÖRE, NEYE GÖRE?

        Değerli Dost,

        İsraf, sanırım kimsenin sıcak bakmayacağı bir şeydir. En müsrifimiz bile kendisini israfta görmez ne hikmetse…

Peki, israfın ölçüsü ne? İsraf denen şey kime ve neye göre tespit edilir?

Seyyid Kutub israfı şöyle tarif eder: “İnsanın şımararak lüks içinde aşırıya kaçıp yapmış olduğu harcamalardır.”  Lüksün ve aşırılığın ölçüsü olarak da toplumun ekonomik yaşam düzeyini gösterir.

Her meselede olduğu gibi israf konusunda da Müslüman’ın kriteri Rasulullah(sav)’ın ve onun izinden giden dostlarının yoludur. Hz. Peygamber(sav)’in şöyle buyurduğu rivayet olunur:

Şeytanlara has develer, şeytanlara has evler vardır. Şeytanların develerine gelince ben onları gördüm. Şöyle ki sizden biriniz yedeğinde iyi beslediği seçkin develerle yola çıkar. Bunlardan hiçbirine binmez, yolculuk esnasında yürümekten âciz bir kardeşine rastlar, devesine onu da almaz. İşte bunlar şeytanlara has develerdir. Şeytanların evlerine gelince onların, zenginler tarafından ipeklerle örtülmüş kafeslerden başkası olmadığını sanıyorum.” (Ebu Davud, Cihad, 62)

Şımarıklık ve şatafat içinde yaşamanın şeytanca bir iş olduğunu ifade eden bu hadisteki develeri, günümüzün arabaları olarak düşünebiliriz. Birden fazla ve toplumun ekonomik yaşam düzeyinin oldukça üstünde fiyatlara sahip araçları olan insanlarla minibüs, otobüs, metro gibi araçları kullanmak mecburiyetinde olan hatta bazılarının bu araçlardan istifade edeceği parası bile olmayan insanların bir arada yaşadığı şu toplumda birinci kesim israf içinde değildir de nerededir?

Evlere gelince sakın ola köşklerde, saraylarda ve bunların ayarındaki saray yavrusu evlerde oturanlar israf etmediklerini söylemesinler. Yukarıdaki hadisin muhatabı kendileri değildir de kimlerdir? Dededen, atadan kalmış bir miras olsa bile toplumun ekonomik hâli ortadayken “Ben Müslümanlardanım” diyen hiç kimse köşkte oturamaz, sarayda uyuyamaz, saray yavrularında barınamaz…

“Tarih boyunca tüm helak oluşların ve felaketlerin nedeni lükstür, varlık içinde şımararak kendinden geçmektir.”  diyor Seyyid Kutub. Sence de doğru demiyor mu? Lüks hayat, istisnalar hariç, insanı şımarıklığa sürükler. Şımarıklık ise azgınlaştırır ve insana yaratıcısını dahi unutturur. İş o noktaya geldiğinde de Allah azze ve cellenin “Biz, refah içinde şımarıp azmış nice şehri yıkıma uğrattık…” (Kasas 58) ilahî buyruğu devreye girer.

        Değerli Dost,

Genç nesle de şöyle bir baktığımızda lüks ve şımarıklık içinde bir yaşam süren genç kızlar ve erkekler; ömürlerini, zamanlarını, gençlikten kaynaklı bedensel güçlerini israf ederlerse hâliyle ahlâksız bir nesil ortaya çıkar. Ahlâksızlığın kök saldığı bir toplum şayet kendini ıslah edemezse Allah azze ve cellenin değişmez sünneti devreye girer maazallah…

Dinimiz, bizim maddî olarak sıkıntılı bir hayat sürmemizi istemez. Sadece israfa müsaade etmez. Rasulullah(sav), alma imkânı olduğu hâlde üzerinde eski bir elbiseyle gördüğü birini uyarır. “Allah sana bir mal verince nimetinin ve kereminin eseri senin üzerinde görülsün.” buyurur.

Gördüğün gibi İslam, tam bir denge kurar. İslam’a göre yaşayan kişi ne mağdur olur ne de şımarır. Rasulullah(sav)’ın şu güzel ölçüsünü gel birlikte okuyalım ve bu doğrultuda yaşamak için uğraşalım:

“Dilediğini ye, istediğini giy. Seni şu iki şey hataya sürüklemesin yeter: İsraf ve kibir.”

Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları