Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

KÖLELER MEKTUBUNA EK BİR NOT

(Önceki yazının devamı)

        Ne tuhaf!

Bir insan bulmuştum, Allah’tan söz eden[Hz. Muhammed(sav)]… Dünyayı ve nefsini bir yana atmak, köşesine çekilip uluhiyete katılmak ve insanları aldatmak için değil; insanlığın refah ve mutluluğu için dua ediyordu.

Bütün dünya için çalışan bir insan bulmuştum. Âdildi, kuvvetliydi. Kızını bile cezalandırabilecek kadar… Damadının karısı, bizim gibi çalışıyor, hayatı süresince yokluk ve açlık çekiyordu.

Asırlar önce, camide birini kılıçla öldürdüler. Ali’ydi o. Muhammed(sav)’in damadı… Sokrat’tan daha iyi bir düşünürdü o. Düşünmenin ve ilgilenmenin alametiydi fakat düşünceleri, yokluk ve açlık çeken sınıflara kayıtsız kalarak dünyada nazariyeler(uygulaması olmayan soyut bilgi) ortaya koyan ve bilmek için bilgi öğrenenler gibi kapalı kütüphanelerde, okullarda ve akademi merkezlerinde değil; yükseklere ve uzaklara kanat açardı. Aynı zamanda kalbi, bir yetimin yüzündeki üzgün görünüm için sevgi ve acıma dolardı.

Kendini gösterebilecek olağanüstü yeteneklere sahipti fakat altmış bin beyit içinde yalnızca bir kez bizim sınıfımızı anan Şehnâme tavrı kendisinde yoktu.

Ey Dostum!

İnsanlık, yeni bir kölelik kalesine sürülüyor. Her ne kadar fizikî bir kölelik içinde değilsek de gerçekte sizinkinden daha kötü bir kaderimiz var. Düşüncelerimiz, kalplerimiz ve irade gücümüz köleleştirilmiş.

Şimdi parti, kan, toprak  ve düzene karşı düzen adına öylesine bölünüyoruz ki her birimizden daha kolay yararlanabilinsin.”

Değerli Dostum!

Ali Şeriati işte böyle hitap ediyordu köle kardeşine… Öyle ya, bugünkü köleler kendi evlerini, kendi arabalarını elde etme özgürlüğüne sahipler. Ellerinde zincirler, ayaklarında prangalar yok. Bilakis ellerinde kredi kartları, ceplerinde maaşları var. Tüm bunlara karşılık feda ettikleri şey ise FİKİRLERİ, HİSLERİ ve İRADELERİdir. “Şimdiki köleler taksitle yaşayıp borçlu ölüyorlar.” derken ne kadar da isabetli bir değerlendirmede bulunmuş Ali Şeriati.

Köleliğin bir başka türünü daha paylaşayım seninle. Kıymetli büyüğüm Bülent TOKGÖZ’ün “GENÇLİĞİMİ ŞAHİTLİĞE ÇAĞIRIYORUM” kitabında şöyle bir söz okumuştum: “Ümit beslediğinin kölesi, ümit kestiğinin özgürüsün.”  Bu da bir başka kölelik çeşidi… Beklenti içine girmek… Beklemek, hep beklemek…

Seni bilmem ama bence köleliğin ızdırabı, köle olduğunu fark ettiğin anda başlıyor. “Her şeyin farkındayım ve bu, beni öldürecek.” diyor Dostoyevski… Kölesin ama farkında değilsin. Oh ne rahat… Kölesin ve bunun bilincindesin. Heyhât, heyhât…

Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları