Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

HUYLU HUYUNDAN VAZGEÇEBİLİR Mİ?

        Değerli Dost,

Şeyh Sadi Şirazî, kıymetli eseri “GÜLİSTAN”da bir hikâye anlatır. Anlatıldığına göre vaktiyle kervanların yolunu kesip insanların canına ve malına kasteden bir eşkıya topluluğu varmış. Halk, bunlardan bıkmış, usanmış ama gel gör ki üzerlerine giden sultanın askerleri bile bu eşkıya sürüsünü alt edememiş. Çünkü bulundukları yer bir dağın tepesinde, muhkem bir mağaraymış.

Devlet erkânı istişarede bulunmuş ve bu eşkıya topluluğu hakkında bilgi toplaması için birini görevlendirmişler. Nihayet bir müddet sonra beklenen haber kendilerine ulaşmış. Bu eşkıya sürüsü bir topluluğun bulunduğu yere doğru harekete geçmiş ve meskenleri boş kalmış.

Sultanın talimatıyla, özel eğitimli seçkin bir grup asker, eşkıyaların meskenine pusulanmışlar. Eşkıyalar, halktan yağmaladıkları eşyalarla birlikte akşam geri dönünce kısa bir müddet sonra günün yorgunluğuyla hemen uyuyuvermişler. Sultanın askerleri gizlendikleri yerden çıkıp eşkıyaların ellerini ve ayaklarını bir bir bağlamışlar.

Ertesi gün, hepsini hükümdarın huzuruna getirmişler. Hükümdar, hepsi için ölüm emri vermiş. Aralarında bir de genç varmış. Vezirlerden biri ileri gelerek sultanın tahtının ayağını öpmüş ve demiş ki: “Bu genç, henüz hayat bağından bir meyve yememiş, ne gençliğinin faydasını görmüş ne de başkalarına fayda sağlayabilmiş. Onun kanının bağışlanmasını dilerim.”

Bu durumdan memnun olmayan sultan, yüzünü ekşitmiş ve demiş ki: “Alçağı terbiye etmek, kubbe üzerinde ceviz durdurmaya benzer. Alçak kimseler için vaktini boşa harcama. Zira, hasır kamışından şeker elde edip içemezsin.”

Vezir ise isteğinde ısrar etmiş. Sultana cevaben demiş ki: “Bu genç, o eşkıyalar ile düşüp kalksaydı tabiatıyla onların huyunu alır ve o haramilerden biri gibi olurdu. Fakat umuyorum ki iyilerin içinde bulunsa iyilerden biri gibi olur.”

Orada bulunanlardan bir kısmı da veziri destekleyince sultan, o gencin öldürülmesi emrinden vazgeçmiş fakat içinin de rahat etmediğini söylemiş.

Vezir, çocuğu alıp evine götürmüş. Bin türlü nimetle beslemiş. Meşhur bir hocayı, gencin terbiyesine tayin etmiş.

Gel zaman, git zaman bu genç iyi bir terbiyeden geçmiş. Hatta vezir, bir ara sultanın yanında bu gencin güzel hasletlerinden övüne övüne bahsetmiş. Hükümdar ise hiç oralı olmamış ve vezire şöyle demiş: “Kurt yavrusu, insanlar arasında yaşasa dahi, sonunda aslına döner ve kurt olur.”

Bu hâl üzere bir iki sene geçmiş. O mahallede bulunan ipsizlerden birkaçı, gencin geçmişini öğrenince ona yaklaşmışlar. Bir zaman sonra da genci, kendi saflarına çekmeyi başarmışlar. Hatta genç, ilk fırsatta veziri ve iki çocuğunu öldürmüş. Mallarını da alarak vaktiyle eşkıyalarla birlikte yaşadıkları mağaraya yerleşmiş ve hükümdara başkaldırmış.

Durumdan haberdar olan sultan demiş ki: “Kalitesiz bir demir parçasından nasıl ki iyi bir kılıç imal edilmezse mayası bozuk bir insandan da terbiye ile iyi bir adam elde edilmez.”

Değerli Dost,

Senin de malumundur ki etrafta mayası bozuk, alçak insan çok var. İzzetliler de en azından alçaklar kadar cesur ve sayıca çok olmalıdırlar ki dünyanın felakete doğru hızlı sürüklenişini durdurabilsinler. Aksi halde korkarım ki yarınımız, bugünümüzü aratır.

Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları