Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

SADAKA İLE TEDAVİ Mİ OLURMUŞ?

Sağlı sollu birçok sevimsiz odanın yer aldığı uzun, ruhsuz, kasvetli koridordan bu kaçıncı geçişiydi? Bir kere olsun güzel bir haber almış olsaydı belki de o koridor, gözünde ne kadar da güzelleşecekti? Bir kez daha anlaşıldı ki bir mekânı güzel kılan şey, o mekânın mimarî yapısı değil, o mekândaki insanın iç dünyasında yaşadıklarıdır.

On yaşını bitirmek üzere olan kızının elini şefkatle tutup koridorun bitimindeki kapıdan hastane bahçesine çıktılar. Kızı her zamanki gibi yorgundu. Yorgunluğunun sebebi malumdu: Beynindeki tümör…

Bir banka oturdular. Doktorun odasından çıktıklarından beri hiç konuşmamışlardı. Bankta otururken de hiç konuşmadılar. Kızının ahvali bir baba olarak kendisini öylesine sarsıyordu ki  bu çaresizliği her gün yaşamaktansa ölmeyi bile temenni ettiği oluyordu.

Bir ara, oturdukları bankla aynı hizada ve birkaç metre ileride bulunan bir başka bankta oturan iki gencin muhabbetine kulak misafiri oldu. Gençlerden biri “Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz.”  diye bir cümle kurunca gençlere belli etmeden onları dikkatle dinlemeye başladı. Gencin anlattığına göre bu söz Hz. Muhammed(sav)’e aitmiş. Tedavi yöntemleri üzerine hasbihal eden gençler, bir tedavi yöntemi olarak sadakadan bahsediyorlardı.

Ne ilginç… Hastayı doktorla buluşturmanın yanı sıra, farklı bir tedavi yöntemi olarak sadaka vermekten bahsediyor Hz. Muhammed(sav).

Daha evvel hiç böyle düşünmemişti. Zekâtını her sene hesap eder, ihtiyaç sahiplerine ulaştırırdı. Nadiren de olsa infakta bulunduğu olurdu. Lakin infaka, sadakaya bir tedavi yöntemi olarak hiç bakmamıştı. Zihninde bir “acaba” oluştu. “Acaba işe yarar mı?” diye düşündü. Hemen ardından sözün sahibini, Hz. Muhammed(sav)’i hatırladı. “O söylediyse doğrudur.” diye mırıldandı. Mırıltısı kızının dikkatini celbetmiş olacak ki kız, cevap bekleyen bir bakışla babasına dönmüştü. Kızının gözlerine merhamet dolu bir tebessüm, günahsız alnına sevgi dolu bir buse kondurdu.

Aradan birkaç gün geçmişti. Kızının şiddetli baş ağrıları bir baba olarak kendisini kahrediyordu. Hastanedeki tedavisi devam ediyordu ama doktorların dediğine göre en kötü ihtimale karşı hazırlıklı olmaları gerekiyormuş. İnsan, sevdiğinin ölümüne nasıl hazırlık yapar? Onsuzluğa nasıl hazırlanır? Sen hiç sevdiğin birinin ölümüne hazırlık yaptın mı? Hazırlıkların en zoru bu olsa gerek…

Geçen birkaç gün zarfında Hz. Muhammed(sav)’in sözü aklından hiç çıkmamıştı. Daha bir gün evvel, ihtiyaç sahibi bir ailenin evine içerisinde bir miktar para olan bir zarfla gitmişti. Zarftaki parayı bırakmış, evine çok daha hayırlı bir şeyle dönmüştü: Dua…

Aklında yapmayı planladığı bir başka şey vardı. İşten çıkarılmış, kirasını ödeyemeyen birini duymuştu. Kendi durumu da öyle çok iyi değildi ama olsun, o aileye yardım etmeyi kafaya koymuştu bir kere. Gitti ve birkaç aylık kiralarını ödedi. Bir miktar da para bıraktı.

Sadakayla kızını tedavi etmeye başlamıştı ama kızında herhangi bir iyileşme belirtisi göremiyordu. Birkaç ay böyle geldi, geçti. Bu süre zarfında birçok infakta bulundu ama kızının durumu gittikçe kötüleşiyordu.

Bir gün iş çıkışı eve gelirken yol kenarında bir adam kendisine telaşlı bir vaziyette el ederek durdurdu. Yanında bir kadın ve kadının kucağında küçük bir çocuk vardı. Camı indirip ne olduğunu öğrenmek isterken dışarıdaki adam yalvarırcasına konuştu. Çocuk kanepede zıplarken dengesini kaybedip düşmüş. Başını kanepenin köşesindeki sert yere vurmuş ve kendinden geçmiş.

Aileyi hemen hastaneye götürdü. Yanlarında durdu. Saatler sonra çocuğun normale dönmesiyle birlikte müsaade isteyip eve döndü. Dönmeden evvel de çocuğun babasına, lazım olur diye bir miktar para verdi. Hastanede geçirdikleri saatler içinde yaptıkları konuşmalardan anladığı kadarıyla ailenin maddî durumu pek iyi değilmiş.

Eve vardığında hanımı kapıyı açtı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yoksa... Bir anda gözlerine yaşlar hücum etmeye başladı. Tam o sırada kızını fark etti. Gülümsüyordu. “Babacığım, bugün başım hiç ağrımadı.”  dedi.

Ertesi gün hastanede yapılan tetkiklerin neticesini anlatırken bizzat doktorun kendisi şaşkınlık içindeydi. İlk defa böyle bir durumla karşılaştığını söylüyordu. Beyindeki tümör artık orada değildi. Yok olmuştu. Sanki gizli bir el onu oradan söküp atmıştı. Doktor bütün bunları hayret ifadeleriyle anlatırken o, asıl nedeni çok iyi biliyordu ve içten içe Allah’a hamd, kutlu elçisine salat, bir tedavi yöntemi olarak sadakayı kendisine hatırlatan gençlere de dua ediyordu. Ne diyordu o gençler, Rasulullah(sav)’ın diliyle: “Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz.”

Yorumlar 2
Hakan Ertürk 07 Ağustos 2021 08:20

Teşekkür ederim????

Nusret 07 Ağustos 2021 00:15

Adamsın Hakan hocam

Yazarın Diğer Yazıları