Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

BENİM ADIM “BAYRAM”

Benim adım “bayram”.

Senede iki defa uğrarım insanlara,

Hassaten de Müslümanlara.

Hak eden de buyur eder beni, hak etmeyen de.

Ne vakittir içten gelerek uğrayamaz oldum

Asıl sahibim Müslümanlara.

Şimdi söyleyin bana;

Nasıl uğrayayım yetimler diyarı Irak’a,

Yerinden yurdundan edilen Şamlılara,

Mülteciler yurdu Arakan’a,

Her türlü yokluğa ve acıya rağmen

Ümmetin yüz akı Afganistan’a,

Müslümanların acizliğinin bedelini ödeyen

Filistin’e nasıl varayım?

Söyleyin bana, Allah aşkına…

Benim adım “bayram”.

Yine vaktidir gelmemin

Ama endişeliyim

Ama mahzun

Ama mutsuz…

Babasının parçalanışına gözleriyle şahitlik etmiş yetime

“Gözün aydın, ben geldim.” nasıl diyeyim?

Kimyasal bombalara maruz kaldığı için

Kucağında bir kuş gibi çırpınan evladına

Kelime-i tevhidi telkin ederken

Yavrusunun son nefesini yanağında hisseden anneye

Gelişimi nasıl haber vereyim?

Karınlarında düşmanlarının çocuklarını,

Alınlarında ise Müslümanların ayıbını taşıyan bacıma

Kendimi nasıl göstereyim?

Onu nasıl sevindireyim?

Sevdiklerinin kabri başında,

Toprağıyla teselli bulup güzel hatıraları yâd edenlere;

Türlü hastalıklara dûçar olmuş bedenlere;

Hüznün galip geldiği gönüllere;

Evine bir lokma götüremeyenlere;

Çocuklarının masumca isteklerine

Lal kesilip gözyaşı dökenlere;

Hülasa,

Yüreğinin çığlığına sükûtu giydirenlere

“Merhaba, ben geldim.” nasıl diyeyim?

Tabii,

Keyifle beni bekleyen Müslümanlar da yok değil.

Tatlı olarak ne, nereden alınmalı?

Misafire şeker mi, çikolata mı

Yahut lokum mu ikram edilmeli?

Haa, bir de kıyafet meselesi var değil mi?

Aile boyu yeni giysiler giyilmeden bayram karşılanmaz ki(!)

Benim adım “bayram”.

Bir zamanlar iple çekerdim

Senede iki defa gelişimi.

Çünkü o günkü Müslümanlar, bugünkü Müslümanlar gibi

Dünyalıklarıyla değil;

Dinlerinin izzetiyle buyur ederlerdi beni.

Boşvermişlikleriyle değil,

Ümmet bilinciyle ağırlarlardı beni.

Kardeşleri zulme uğrarken onlar

Tatlılarla, şekerlerle, giysilerle değil;

Dertleriyle dertlendikleri kardeşleri ile karşılarlardı beni.

Müslümanlar,

Başsızsınız ve bundandır ki darmadağınıksınız.

Düşmanlarınızın kalbinde korkunuzun esamesi bile okunmuyor.

Adeta yaşayan ölüler gibisiniz.

Duyarsız, tepkisiz, sinik bir hâldesiniz.

Şimdi söyleyin bana ey Müslümanlar,

Hâl böyle iken yine de beni ister misiniz?

Benim adım “bayram”.

Her şeye rağmen geliyorum, geldim.

İstemesem de böyle bir gelişi,

Yine de geldim.

Her şeye rağmen bir umut olmak için geldim.

Yetimin yüzünde bir tebessüm olmak için geldim.

Mazlumun göğsünde bir damla huzur olmak için geldim.

Başsız ümmetin silkinişine ve dirilişine katkı sunabilmek için geldim.

Senin gerileyişinle kaybeden dünya için geldim.

Ve senin şahlanışınla

Yeniden çok şey kazanacak olan dünya için geldim.

Ey Müslüman!

Benim adım “bayram”.

Artık beni nasıl buyur edersen kabulümdür.

Vesselam.

Yazarın Diğer Yazıları