Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

İLAÇ GİBİ GELDİ-2

Ey yaşlanan, tevbe etmeyen, iflah olmayan, faydalı şeyden yüz çevirip de zararlı şeylere atılan kişi! Yaşlı hâlinden sonra artık neye sevindiğini bir bilsem… Gençliğinde işlediğin hatalar ne kadar çirkinse yaşlılığında aynı hataları yapman daha çirkindir. Saçlara aklar düştükten sonra günahlara devam etmek, kurtuluşun artık ne kadar zor olduğuna işarettir. Keşke seni bırakan şeyler gibi sen de onları bırakabilseydin… İş işten geçtikten sonra mı aklın başına gelecek?

Ey Âdemoğlu! Muhalefet etme hususunda babana benzediğin gibi pişmanlık hususunda da ona benze.

Ey gaflet denizinde yüzen kişi! Uyan… Nereye kadar sonu olmayan oyunlarla oynayacaksın? İş işten geçmeden zamanını iyi değerlendir. Amel elbiselerin eski olduktan sonra senin için güzel ahlâk yoktur. Sen bir şeyden sakınmıyorsan ben seni nereye kadar uyaracağım?

Ey hasta kişi! Neden tabibinin bahçesinden faydalanmıyorsun?  Tevbelerin makbul olacağı hususunda sana kefil olunmadı mı? Sen, Kur’an’daki “Tevbe edenler için ben çokça bağışlayıcıyım.” (Taha 8) ayetini işitmedin mi?

Sen de bir köleyken ne zamana kadar kölelere âşık olacaksın? Yoksa sen şehvetlerine esirken diğer köleleri mi özgürlüğüne kavuşturacaksın?

Kim Allah’ı tanırsa güzel yaşar. Vallahi, itaatin hakîkatine ancak itaatkâr bir nefis ulaşabilir. Nitekim, Allah azze ve celle şöyle buyurmuştur:

“Rabb’inin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştırmış kimseye gelince şüphesiz cennet (onun) yegâne barınağıdır.” (Naziat 40,41)

Ey elbisesi temiz, kalbi kirli olan insan! Ebedî olmadığın hâlde bu emeller de neyin nesi?

Bazıları kazanırken sen hâlâ uyuyorsun. Ey insan! Namaz kılmanı, kalbini takvayla doldurarak yücelmeni engelleyen nedir?

Ey günahlara atılan kişi! Sen gerçekten uyanık mısın, yoksa uyuyor musun? Meşguliyetin ne kadar büyük bir âfet olmuş ki seni, vefatını hatırlamandan alıkoyuyor. Kahramanlar, ahmakların evindekilere heves etmezler. Kim ekerse biçer, kim gayret ederse hedefine ulaşır.

Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Ey Allah’tan korkanlar! Günahlarınızın arkasından kalplerinizi şu şekilde temizleyin:

“Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar; sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (En’am 54)

Ey günah borcu fazla olan kişi! Bunları ne zaman ödemeyi düşünüyorsun? Yeni bir aya mütebessim olarak giren nice kişileri, ölüm diğer aya bırakmamıştır. Dünya malını toplamaya meyilli nice kişi vardı ki kazandıklarının yükünü sırtına alıp gitti.

Ömrünün çoğu gelip geçmedi mi? Hangi şey uğruna bu kadar altın topluyorsun?

Nerede o saraylarda oturanlar? Onlar şimdi daracık kabirlere hapsedildiler. Nerede o elbiselerini sürüyerek caka satanlar? Onlar şimdi toprağın altında çıplak bir şekilde yatıyorlar. Onların ellerindekinin hepsi hatta altlarındaki eski minderler bile çekilip alınmadı mı?

Ey geçici olan insan! Tefekkür et ve hesapla. Ölümün gelişi hiç hesaba katılmıyor. Önünde öyle üzüntüler var ki bunlar diğer üzüntülere benzemez.

Ey parasına köle, nefsine düşman olan insan! “Lam” harfinin “Elif” harfine sarıldığı gibi sen de dünyaya öyle sarılıyorsun. Kalbinden para hırsı ne zaman çıkacak? Toprak evde lüks yaşam olur mu? Yazık sana… Ölüm, tırnak gibi senin bir parçan iken sen hâlâ ölümü mü arıyorsun?

Ey ayaklarına prangalar vuran kişi! Senden öncekiler fırsatları kaçırıp gittiler. Sen de onlar gibi olmamak için gayret göster.

Dünyanın ağlamadığı kişiye, ukbâ gülmez.”

(Ebu’l Ferec ibnu’l Cevzi’nin “Vaazlar ve Meclisler” eserinden istifade edilmiştir. Allah kendisine rahmet etsin.)

Yazarın Diğer Yazıları