Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

İLAÇ GİBİ GELDİ-1

Ruhuma iyi gelen dost,

Bundan dokuz asır evveline bir yolculuk yaptım. Dönüşümde de dokuz asır evvel Ebu’l Ferec ibnu’l Cevzi’den dinlediğim bir tutam nasihati sana hediye olarak getirdim. Benim şifa bulmaz ruhuma ilaç gibi gelen bu nasihatlerin, senin ruhuna da şifa olacağından hiç şüphem yok. İyisi mi ben daha fazla uzatmadan sözü  Ebu’l Ferec ibnu’l Cevzi’ye bırakayım. Şifa olsun…   

“Ey eceli kısa olup da emeli uzun olan insan!

Ecelin yaklaşması karşısında korkun yok mu? Kısa ömür karşısındaki kusurların da neyin nesi? Sonu çürümek olan bu dünyada böbürlenmek niye? Ölüm, nice sultanları tahtından ayırdı. Geride kalanlar, onların üstüne toprak atarak dümdüz etti. İnkâr eden inkâr ettiğiyle, azap eden azap ettiğiyle karşılaştı.

Ey kırk yaşına ulaşıp da ömrünü uykuyla geçiren insan! Ey mal toplamak için bedenini yoran, sonra da kim için o malı topladığını bilmeyen kişi! İyi bil ki nefis ne kazanmışsa onunla rehin tutulacaktır.

Nice zâlim insanlar, meskenlerini bırakıp ölmüşlerdir. Onların yerine arkadan gelenler oturmuştur. Öncekilerin gezip tozduğu yerde başkalarının gezip tozması sana ders vermiyor mu? Giydikleri şık elbiselerden dolayı kendilerinden korkulan o kimselere kabir toprakları giydirilmedi mi? Yuvasında emniyet içinde olan kişiler şimdi nerede?

Ey insan! Dünya sen onu elde edesin diye değil, onu geçesin diye yaratılmıştır. Ölüm nice insanları, idare edemediği evinden kopardı; komşuluk yapamayan nice insanları, komşularından çekip aldı. Nice kişileri günahlarıyla beraber diğer insanlara taşıttı.

Ey insan! Gençliğin ve çocukluğun gelip geçti. Hayatın şaşaalı olan dış kısmı söndü, yaşam gemisi sahile demir attı.

Ey dün yok olan, bugün âciz olan, yarın fâni olacak varlık! Nereye kadar ölümü unutup da lüks yaşamının devam edeceğini sanıyorsun? Elinde olan fırsatın kıymetini bil. Çünkü ölüm, senin ensendedir. Kitap, senin ihmal ettiklerini ve geride bıraktığın her şeyi kaydediyor. Sana nice yasaklanmış şeyler vardır ki bu yasaklar senin onlara el uzatmana engel olmadı. Ey hataları ve sürçmeleri devam eden insan! Ömrünü düşün. Çoğu geçip gitti. Ey kalbi kötü olan kişi! Akranların azalıp duruyor. Ey hevâsına esir olmuş kişi! Nereye kadar sürecek bu hevâ ve hevesin?

Ey arzularının kölesi! Bak! Zaman azaldı, mevsim tükendi. Seçimini iyi yap. Bugün senindir ama yarın senin olmaz.

Nerede daha önce yaşamış insanlar? Nerede Allah’ın temiz kulu olan baban Âdem(as)? Nerede peygamberlerin seyyidi Muhammed(sav)? Hani geçmiş ümmetler? Doğu ile batı arasını şöhretle ve kibirle dolduran insanlar nerede? Saraylarını ipek ve atlasla döşeyenler nerede? Hani yeryüzünü titretenler? Korku saçan o cengâverler nerede?

Ey başkası için mal biriktiren insan! Ey kardeşim! Niçin sahibi olamayacağın malı topluyorsun? Zaman seni yıpratıp gidiyor. Sen ise seni yıpratan şeye bağlanıyorsun. Kâbe’den daha gösterişli elbiseler giysen bile, dünyadan çıktığında Hacer-ül Esved’den daha çıplak çıkacaksın.

Ey nefsine yenik düşüp de dünyaya mağlup olan kişi! Dinle! Eğer dünya, senin kendisine karşı istekli olduğunu görürse seni esir alır. Aşağıda daneyi gören kuş, hazırlanmış ağı göremez.

Hani makam sahipleri? Ölüm onları helak etti. Nerede zorba olup da insanların hakkını gasbedenler? Ebedî azap onları zelil kıldı. Vallahi bir sargı bezi gibi kefenle sarıldılar.

(Devam edecek inşallah)

Yazarın Diğer Yazıları