Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

FELSEFE Mİ, HİDAYET Mİ?

Kıymetli Dost,

Nasıl ki günümüzde Doğulu toplumlar, aşağılık kompleksine kapılıp her yönüyle Batı'yı kendilerine örnek alıyorlarsa, bundan yüzyıllar önce -asr-ı saadetten bir süre sonra- gördüğümüz manzara da bugünkünden farklı değildir. Bugün fikir emperyalizmine uğrayıp zillet elbisesini kendilerine uygun bulanlar, yegâne yol gösterici olarak Batı’yı kabul ettikleri gibi o gün de aynı zihniyet kendilerine yol gösterici olarak Antik Yunan’ı örnek almışlardı. Evvela Antik Yunan’ın felsefî eserlerini çevirdiler, ardından kendileri yeni felsefî eserler telif ettiler. Düşünsel bazda epey bir yol katettiler. Lakin bu felsefî ilerleme Müslümanların gücüne güç katmadı. Hem, Müslümanların tarihinde hayırla yad edilen başarılı liderlerden, toplumlara yön veren âlimlerden ve mücahitlerden kaçı ömrünü felsefeyle meşgul etmiştir?

Farabî, İbni Sina, İbni Rüşd, vs. isimler İslam toplumunda yetişmiş şahsiyetlerdir. Bilhassa İbni Sina tıp alanındaki başarılarıyla Doğu medeniyetinin göğsünü kabartmaktadır. Lakin araştırmadan, sorgulamadan hareket edersek, bir alanda insanlığa güzellikler sunan birinin tüm söz ve davranışlarını toptan güzel ve doğru kabul edebiliriz ki bu büyük bir tehlikedir.

Bu üç isim hem kendi dönemlerine hem de sonraki dönemlere etki etmiş filozoflardır ve Aristo’ya büyük sevgi ve hayranlık duyarlar. Mesela Farabî, Aristo’nun kitaplarını 40 veya 100 defa okuma ihtiyacı hisseder ve Farabî’ye göre Aristo “Muallim’ul Evvel”dir. 

Aristo’yu kendisine uyulmaya en layık kişi olarak gören bu isimler, birçok meselede Aristo’ya muhalif olmaktansa İslam’a muhalif olmayı tercih etmişlerdir. Aristo’nun eserleri üzerinde ciddi okumalar yapmış, birçok kitap kaleme almışlardır. Mesela İbni Rüşd, Aristo’nun kitaplarının uzun, orta ve kısa olmak üzere üçer ayrı şerhini yapıp kitaplaştırmıştır.

Farabî, Platon’un yaptığı gibi “İdeal Toplum” tipi tasarlamıştır. İlginç olan ise  Farabî’nin, ideal toplumunda Allah’ın hükümlerini uygulamak gibi bir kaygısı söz konusu olmamıştır.

İbni Sina, Farabî ve diğer filozofların, Aristo’dan devşirdikleri felsefî görüşlerle İslam’ın hakîkatlerini kol kola yürütme çabaları ve bazen felsefeyi dine tercih etmeleri İslam âlimleri tarafından ciddi eleştirilere maruz kalmalarına sebep olmuştur. Bu eleştirilerden en dikkat çekeni ise İmam Gazali’ye ait olanıdır. Gazali, şu üç konudan hareketle İbni Sina ve Farabî’nin küfre düştüğünü söyler:

1-Kâinatın ezelî olduğunu iddia etmeleri

2-Ölümden sonra cismanî dirilişi inkâr etmeleri

3-Allah’ın, bütünü bilip parçaları bilmediğini söylemeleri

Kıymetli Dost,

Sana bu meseleyi niye açtım biliyor musun? Birilerini kâfir ilan etmek gibi bir arzumun olmadığını bilmeni isterim. Ayrıca tasavvufî bir bakış açısına sahip olmadığımı da çok iyi bilmektesin. Zira, tasavvuf ehli de Gazali ismi üzerinden bu filozofları tekfir etmektedir.

Bu meseleyi seninle paylaşmamın iki sebebi var. İlki şudur: Bir kimsenin insanlık için nice yararlı işler yapmış olması ayrı bir şeydir, o kimsenin din adına anlattığı şeyler çok daha ayrı bir şeydir. Bu inceliği bilip buna göre bir sorgulama becerisi kazanmanın lüzumuna değinmek istedim.

İkinci olarak da dikkatini bir şeye çekmek istiyorum. Biz Müslüman’ız ve Müslüman olduğumuz için de bir misyona sahibiz. Yeryüzünde barışı ve adaleti tesis etmekle vazifeliyiz. Bu vazifemizi icra ederken de yol göstericimiz olarak elimizde Kur’an gibi muazzam bir kılavuz ve bu kılavuzu en güzel şekliyle hayata aktaran Rasulullah(sav)’ın örnek hayatı var. Bilesin ki yol boyunca bize azık olarak bu ikisi yeter.

Dün de bugün de anlaşılması güç ifadelerle yazılan kitaplar, sadece belli bir zümrenin anlayabileceği ağırlıktaki felsefik tartışmalar bugüne kadar bu ümmete bir yarar sağlamadı, sağlamıyor ve sağlamayacaktır. Yalnızca sahibinin entelektüel kişiliğini biraz daha allayıp pullayacak, egosunu tatmin edecektir.  İşte bu kadar.

Mektubumu, Seyyid Kutub’un İslam felsefesi üzerine yaptığı bir yorumla bitireyim. Diyor ki Seyyid Kutub:

“Kesinlikle şuna inanıyorum ki İslam düşüncesini bu bozulma ve sapıklıklardan, bu yanlışlık ve hurafelerden kurtarmak ancak İslam felsefesini söküp atmakla mümkündür.”

Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları