Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

ZAMANI ÖLDÜRENİN DİYETİ NEDİR?

Vefakâr Dost,

Senin de sıklıkla duyduğun bir ifadedir “zamanı öldürmek”.

Tasavvuf ehlinin sıkça kullandığı “nefsi öldürmek” ifadesi ile halkın sıkça kullandığı “zamanı öldürmek” ifadelerini oldu bitti hem anlamsız hem de şuursuzca söylenmiş ifadeler olarak görürüm. Zira nefis öldürülmez, kontrol altına alınır; zaman öldürülmez, fırsat bilinir. 

“Nefsi öldürmek” kısmını şimdilik bir kenara bırakıp “zamanı öldürmek” ifadesi üzerinde biraz duralım.

Sevgili Dost,

Hayatımızın her anını kuşatan, yaşadığımız ve yaşayacağımız her fiilin öz yurdu olan bir kavramdan bahsediyorum: ZAMAN

“Zaman” kavramıyla birlikte “Öldürmek” fiili nasıl bir araya geldi bilmiyorum lakin hiç de masumane bir durum gibi görünmüyor. Bana öyle geliyor ki materyalist dünyanın, zihinlere enjekte ettiği bir zehirdir bu da. Okumayan ve sorgulamayan bir toplum haline geldik. Değerlerimizden uzaklaşınca kendi öz kavramlarımızı kullanmaktan da vazgeçtik. Oysa bunun bir “kavram savaşı” olduğunu bilmeliydik.  Bu kavram savaşının, emperyalistlere karşı verilen mücadelede mühim bir cephe olduğunun şuurunda olmalıydık. 

Henüz geç kalmış sayılmayız. Her fert, bulunduğu yerde başlamalı mücadeleye. Evde, sokakta, bağda, bahçede, hülasa her yerde… Bunun için de Rabb’imizin adıyla okumalı ve sorgulamalıyız. 

“Zaman öldürmek” için yanımıza gelenler, bizde zamanın diriliğini görmeli. Herhangi bir faaliyetten bahsedip ardından da “Böylece biraz zaman öldürmüş oluruz.” diyenlere “Hayır, zaman, öyle bir nimettir ki diğer tüm nimetler onun içindedir. Zamanı öldüren, ömrünü öldürür.” demeliyiz.  Zamanı öldürmenin değil, zamanı bereketlendirmenin yöntemlerini sunmaya gayret etmeliyiz.  Her anı nimet bilmeli, nimetin de hakkını vermeliyiz.  Zira, zaman kurşun gibidir. Kurşun namludan, zaman ise "an"dan çıktı mı bir daha dönmez.

Rasulullah(sav), zamanın önemini bize öğretmemiş miydi? Yoksa unuttuk mu şu maddeleri:

1) Ölüm gelmeden önce hayatın,

2) İhtiyarlık gelmeden önce gençliğin,

3) Hastalık gelmeden önce sağlığın,

4) Meşguliyetten önce boş vaktin,

5) Fakirlikten önce zenginliğin kıymetini bil. 

Rasulullah(sav), sırf konuşmak için bu nasihatleri vermiş olamaz değil mi?

Gaflete düştüğümüz anlar oluyor. Zaman nimetini bir mirasyedi gibi har vurup harman savurduğumuz oluyor. Hiç olmazsa bu gaflet anlarımızın farkına vardığımızda, Rabb’imize dönelim ve af dileyelim. Biz, Rabb’imize karşı samimi olursak, O’nu da affedici olarak bulacağımızı bilelim.  Yeter ki bizler samimi olalım. Sen de biliyorsun ki cennet, imanında samimi olanların yurdudur.

Ey Dost,

Biz ki cennete talip olanlarız. Eğer, evlerimizde ve diğer yerlerde “zamanı öldürme” anlayışıyla hareket edersek, öldürdüğümüz zamanlar, bizlere cenneti kazanacak ameller sunar mı? Bizler, yani Müslümanlar, yaşatmak için varız; öldürmek için değil. İslam’da cihad bile yaşatmak için yapılır. Hâl böyleyken “zaman öldürmek” ifadesini ağzına almak bir Müslüman’a yakışır mı?

Öyleyse evvela kendi nefsimize, sonra da bizimle zaman öldürmeye gelen herkese, zamanın el üstünde tutulması gereken bir hazine olduğunu öğretelim. Evet, bir hazinedir zaman. Akıllı insan, elindeki hazineyi bir yardan aşağı atar mı? 

Rabb’im bizleri zamanı öldüren değil, zamanla dirilen kullarından eylesin. Zamanını güzelliklerle dolduran ve hayırla süsleyenlerden eylesin. 

Hz. Ali'ye atfedilen şu güzel sözle bitirelim mektubumuzu:

"Yapman gereken hayırlı işleri yarına bırakma. Belki yarın olur, sen olmazsın."

Vesselam…
 

Yazarın Diğer Yazıları