Hakan Ertürk

Dost Mektupları

Hakan Ertürk

BİZ YİNE DE OKUYALIM

“Derdi olan okur. Derdi olmayan da okuyup dert sahibi olur.” diyor Rasim Özdenören.

Kadim Dost,

Sen ne düşünürsün bu hususta bilmiyorum lakin benim kanaatim odur ki okuma fiili, okuyan kişiyi rahatsız ediyor. Sıkıntıya sokuyor. Okumayan ise pek rahat…

İnsan hiçbir şey okumasa, bilmese hatta bilmek gibi bir ihtiyaç da hissetmese çok daha rahat bir hayat sürer. Sürüyor da… Bunu nereden çıkardığımı merak ediyorsan söyleyeyim: Çevremden.

Ey yakınımdan en uzağıma varıncaya kadar az ya da çok tanıdığım insanları şöyle gözümün önüne getiriyorum da içlerinde en mutlu, en rahat hayatı yaşayanlar, ya hiç okumayanlar yahut çok çok nadir okuyanlardır. Senin zaviyenden bakınca da durum öyle değil mi?

Öyle bir toplum tarafından kuşatılmışız ki “Okumak” kelimesinin bir karşılığı yok hayatlarında. Adamlar hiçbir şey okumuyor. Ne bir kitap almışlıkları var ne okumuşlukları… Okuyana hayat bahşeden kitabımız Kur’an’ı bile okumaktan aciz bir toplumdan bahsediyorum. Bazen elimdeki kitabı bir kenara atasım geliyor. Öyle rahat yaşıyorlar ki hâllerine zaman zaman imrenmiyor değilim hani… 

Peki ya biz? Biz niye okuyoruz sevgili dostum? Dert sahibi olmak için mi? 

Dikkatimi çeken başka bir şey daha var. Rahatsız ettiğini, dertten derde sürüklediğini bile bile okumaktan vazgeçemiyorum. Vazgeçemeyen başka kimseler de olduğunu biliyorum. İnsan, âşık olduğu kişiden bile zamanla soğurken okumaktan soğumuyor. Acı veren şeylerden kaçarız, değil mi? Lakin acı verse de rahatsız etse de kopamıyoruz okuma fiilinden. İşte okumak, böyle büyüleyici bir sancı. İçerisinde lezzeti barındıran bir acı

Son tahlilde görüyorum ki okumak, ulvi bir eylem. Bir de okumalar “Yaratan Rabb’in adıyla” oluyorsa, işte o vakit okuyucu, kendisini rahatsız eden bu eylemden içten içe büyük bir haz duymaya başlıyor. Çünkü okumalar daha bir anlam kazanıyor.

“Okumak” demişken kıymetli dost, sadece basılı eserleri düşünmeyelim. Zira kimi zaman elimize aldığımız bir kitabı okuruz, kimi zaman bir insanı… Kimi vakitler arzı okuruz, kimi vakitler semayı… Gâh kuru bir dalda arzıendam eden tatlı bir meyveyi okuruz, gâh bal yapan arıyı… Hülasa uzar gider bu okumalar. Lakin acı veriyor, rahatsız ediyor tüm okumalar. Her okuma, yüreğe biraz daha yük oluyor. Zira her okuma bir amaca hizmet ediyor. İster hayır olsun, ister şer. Okuyan kişi, okumalarını inancının kendisine açtığı pencereden yapıyor. Bundandır ki her okuyucu, kendi inandığının müdafiidir aynı zamanda. Öyle ya da böyle, her okuyucu okudukça ızdırap duyuyor ama okumaktan yine de vazgeçemiyor. Zira mutluluğu da yine okumada buluyor. 

“Ne diyorsun yani? Okuyalım mı okumayalım mı?” gibi sorular zihninden diline düşmeye hazır, biliyorum. Cevap vereyim o vakit: Okuyalım dostum. Yaratan Rabb’imizin adıyla okuyalım. Okumayanların çokluğuna, aymazlığına rağmen okuyalım. Okumalarımız bize dert yüklese de bizi rahatsız etse de belimizi büküp gözümüzü yaşartsa da okuyalım. Sadece Müslümanlar için değil, tüm dünya mazlumları için okuyalım. Unutmayalım ki dünyayı ancak ve ancak okuyanlar değiştirir, okuyanlar yönetir.

Ali Şeriati “Okuyun. Çünkü mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor.” diyor. Ben bu sözü şöyle tashih edip bitirmek istiyorum: 

“Okuyun. Yaratan Rabb’in adıyla okuyun. Çünkü mürekkebin, Rabb’in rızasına uygun akmadığı yerde kan akıyor.”

Vesselam…
 

Yorumlar 2
Hakan Ertürk 24 Nisan 2020 00:57

Ve aleykum selam Yunus Özcan. Rabb'im, okumalarımızı ifade ettiğin şuurda gerçekleştirmemizi bizlere nasip buyursun.

Yunus özcan 17 Nisan 2020 05:28

Aynen öyle sayın hocam bide anlayarak okuyalım anlayarak okuyalımki rabbimin kitabından okuduğumuzu hayatımıza tatbik edelim eyer tatbik etmezsek okumanın sadece dilde ve zaman kaybından başka bi şeye yaramayacağını düşünüyorum anlayarak okuyalımki rabbimin rızasıyla bu akan kanlar müslüman aleminde dursun selâm ve dua ile.

Yazarın Diğer Yazıları