Hakan Ertürk

Dost Mektupları 9

Hakan Ertürk

Sare’den Dersler 2

(Önceki yazının devamı)

Peki, Sare’nin annesi nasıl karşılamış olabilir bu ölümü? Her hâliyle Allah’a tevekkül eden ve yine O’na teslim olan bir babaya sahip olan Sare, böyle bir anneye de sahip miydi acaba? Bunu Sare’nin ölüm haberini alan annesinin şu ifadelerinden çıkarmamız pek tabii mümkündür. Ciğerpâresi kızının vefatı kendisine ulaşınca Sare’nin annesi şöyle diyordu:

“Sare Allah'a aitti ve yine O'na dönüyor. Bizler de Allah'a aidiz ve O'na döneceğiz... Allah'ım bu musibetimden dolayı bana ecir ver ve bana bundan daha hayırlısını bağışla. Allah'ım beni bu musibetin ecrinden mahrum etme ve ardından fitneye düşürme. Allah sana rahmet etsin ey kalbimin parçası Sare'm. Tertemiz, masum, mü’mine, sabırlı kızım... Her hâlimizde Allah'a hamdolsun… Allah'ın izniyle seni cennetin kapısında bekleyeceğim. Elimden tutasın ve birlikte cennete girelim, hamd evine yerleşelim diye... Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanında, Firdevs cennetlerinde.... Tek, benzersiz, bağışlayan, en cömert olan Rabb’imizin izniyle seninle buluşmamız orada. Seni Allah'a emanet ediyorum, en fazla rahmet eden, acıyan, bağışlayanın rahmetine, ey gözümün nuru! Elhamdülillah...”

Kadim dost, 

Peki, Sare’den, babasından ve annesinden bizim hissemize düşen nedir? Evlat acısıyla yanan bir anne ve babaya üzülüp henüz çocuk yaşta vefat ettiği için dünya nimetlerini yeterince tadamayan bir çocuğa gözyaşı dökmek midir hissemize düşen? Yoksa buram buram iman kokan bir evin fertlerinin her hâlükârda sergiledikleri izzetli ve imanî duruş mudur bize düşen hisse? Bizim evlerimiz nasıl ey dost, biz nasılız? Ya evlatlarımız… Ölüm kendisine gelinceye kadar imanî duruşundan asla taviz vermeyen bir çocuğun bu vaziyeti için “Tesadüf” yahut “Öyle denk gelmiş.” diyebilir miyiz? Asla ve kat’a… Bardağın içinde ne varsa, dışına da o taşar. Bırakalım hastalık anlarını, sağlıklı zamanlarında dahi Kur’an, Sare’nin ifadesiyle “Cennetin tatlılığından bahseden ayetler”  çocuklarımızın hatırına gelmiyorsa burada suç, Sare’ye benzemeyen çocuklarımızda mı yoksa Sare’nin anne-babasına benzemeyen biz anne-babalarda mı? İslâmî olarak kendilerini iyi yetiştirmiş ve inandıkları davayı, uğruna bedel ödemeyi göze alarak evlerinde ve hayatlarının her kesitinde yaşamaya ve yaşatmaya gayret sarf eden anne ve babaların elbette ki Sare gibi çocukları olacaktır. Tarih boyunca bunun istisnaları elbette olmuştur lakin istisnalar kaideyi bozmaz. İstisnalardan hareketle de bir savunma yapılamaz. Kendi evime şöyle bir bakıyorum da ben de evlatlarımın Sare ahlâkıyla mücehhez olmalarını arzu ediyorum. Peki, evlatlarının Sare’ye benzemesini isteyen ben, Sare’nin babasına ne kadar benziyorum? Çocuklarımın annesi, Sare’nin annesine ne kadar benziyor? Günlük hayatında dert edindiği, üzerine endişeler bina ettiği şeylerin hudutları dünyayı aşmayan anne-babaların, evlatlarının ahvalinden dert yanmaları samimiyetle ve iman hakîkatleriyle ne kadar bağdaşır?

İyad Kunaybi’yi, muhabbetimizin başında da belirttiğim gibi ümmetin derdini aslî derdi olarak gören ve bu uğurda gayret sarf eden bir davet eri olarak tanıyoruz. Bu uğurda, yaşadığı ülke olan Ürdün’de cezaevine düşerek bedel de ödemiş biridir. Muhtelif çalışmalarla bu ümmetin fertlerine ulaşmaya ve onları uyandırmaya çabalayan İyad Kunaybi’nin bu çalışmalarından biri de video çalışmalarıdır. Birtakım hususlarda dersler yapıp bu dersleri yayımlayan Kunaybi’nin bu İslâmî çabaları ve hanımının da kendisine bu hususta destek olması böyle bir evde yetişen çocuklarını tabiidir ki müspet mânâda etkilemiştir. Şöyle ki kızı Sare de babasının izinden giderek böyle bir çalışma başlatır lakin bu kısa video derslerinin henüz birincisini çekip yayımlamıştır ki vefat eder ve ikinci dersi yapmaya ömrü vefa etmez.

Vefatından on gün önce Sare, babası İyad Kunaybi’ye kendi yaşıtlarına mesaj veren bir video yayımlamak istediğini söyler. “Hayatın Hedefi” konulu video serisinin birinci bölümünü yayımlayan Sare, ikinci videoyu yayımlayamadan emaneti, emanetin sahibine teslim eder. Yayımladığı bu videoda aşağıya yazılı olarak aktardığımız ibretlik kıssayı anlatıp sadece ümmetin çocuklarına değil, ümmetin tüm fertlerine muazzam bir ders verir ve ebedî yurduna gider. Velhasıl, güzel insanlar güzel yaşar, güzel ölür. Ne mutlu güzel yaşayanlara, ne mutlu güzel ölenlere, ne mutlu Sare’ye, ne mutlu Sare gibi bir evlada sahip olan babaya ve anneye. 

(DEVAM EDECEK İNŞAALLAH)
 

Yazarın Diğer Yazıları