Hakan Ertürk

Dost Mektupları 25

Hakan Ertürk

Neredeeeen Nereye?

Muhterem Dost,

Bir millet düşün ki beyin ölümü gerçekleşmiş bir beden misali ne öldüğü belli ne yaşadığı…

Bir millet düşün ki dününden vazgeçmiş, dününden utanır olmuş… 

Bir millet düşün ki devasa bir hazinenin üzerinde açlığa, öz yurdunda paryalığa razı olmuş…

Bir millet düşün ki hasta ama hastalığının şifası da hemen yanı başında. Buna rağmen şifasına sırt dönüp hastalığına dört elle sarılmakta…

İşte böyle bir millet nasıl ıslah olur, nasıl dirilir ve kendini bulur? 

Tarihimizden, şerefli geçmişimizden bir misal vereyim sana. Vereyim de nerden nereye savrulduğumuzu sen de bilesin, halipürmelalimizi sen de fehmedesin.

Zaman, Fatih zamanıdır. Ali Kuşçu, Uzun Hasan’ın elçisi olarak Fatih Sultan Mehmet Han’ın yanına gelir. Fatih, Ali Kuşçu’ya büyük bir hürmet gösterir, ikramda bulunur. Bu aşırı ilginin sebebini soranlara da der ki: “Ben ona Uzun Hasan’ın elçisi olduğu için değil, bir ilim güneşi olduğu için iltifat ettim.”

Fatih Sultan Mehmet Han, Ali Kuşçu’yla geçirdiği süre zarfında onu İstanbul’a getirtmek için çok çaba sarf eder ve nihayet Ali Kuşçu’yu ikna eder. Ali Kuşçu, elçilik vazifesini tamamlayıp İstanbul’a doğru yola çıkar. Yol boyunca büyük bir ilgiyle karşılanır, hediyeler verilir. Üsküdar’a vardığında ise kendisini muhteşem bir karşılama töreninin içinde bulur. O dönemde bir bilim insanı, bir sanatkâr, bir âlim geldiğinde evvela Üsküdar’da karşılama töreni tertip edilirmiş. Halk, akın akın gelip bu mühim zatları görebilmek için adeta yarışırmış. 

"Neredeeeen nereye?" dedik ya hani. Devletin en tepesinden, sıradan bir ferdine kadar herkesin ortak paydası bilim ve sanat olan böyle bir dönemden bugünlere gelebilmek için kanaatimce çok büyük gayretler(!) sergilemek lazım gelir.

Şimdi de sana, yakın bir geçmişte şahit olduğum ve yüreğim sızlayarak, ruhum sıkılarak izlediğim bir karşılama töreninden bahsedeyim. Bir futbol takımı, yurt dışından bir futbolcu transfer etti. Bu futbolcuya bir de şaşaalı bir karşılama merasimi tertiplendi. Hazindir ki bu karşılama merasimi de İstanbul’da gerçekleşti. Hani şu, bir zamanlar ilim ehlinin şaşaalı törenlerle karşılandığı İstanbul'da... Devasa bir stadyumda ve on binlerce taraftarın çılgın vaveylaları eşliğinde gerçekleşen bu törende bir futbolcu, milyon dolarların altına imza attı. 

Sevgi Dost,

İşte sana iki örnek, iki farklı dönem ama aynı topraklar… 

Müsaadenle bir de bu iki tablonun neticelerine bakalım. Bakalım da nerede yanlış yaptığımızı artık anlayalım. 

1. İlme, bilime ve sanata değer veren; kendisi de aynı zamanda iyi bir şair ve bilim insanı olan Fatih Sultan Mehmet Han, hayâllerini gerçekleştirdi ve İstanbul’u fethetti. İslam’ın adaletine ve esenliğine hasret İstanbul’u İslam’la sevindirdi.

2. Böyle bir lideri takip eden halk, bunun meyvesini keyifle yedi. Huzur içinde yaşadı, gitti.

3. Beyni formatlanmış ve yeni versiyonuyla mazisinden utanan bugünün halkına gelince görüyoruz ki gündemlerinde ne bilim ne sanat, ne âlim ne sanatçı var. Varsa yoksa her gün ruhlarına bir uyuşturucu gibi enjekte ettikleri ve bu fiili şirin göstermek için adına “spor” dedikleri bir sanal mutluluk var. Yine bugünün insanının gündeminde adına “sanat” dedikleri ve ne değerlerimize ne kültürümüze ne de insanlığımıza yakışan bir tarafı bulunan ahlâksızlıklar ile bu edepsizliği halka sevdiren ve kendilerini “sanatçı” olarak isimlendiren soytarılar var. Daha da hazin olanı ise bu edepsizlik değirmenine gönüllü olarak su taşıyan ama sorduğunda göğsünü gere gere“Ben Müslüman’ım” diyen din bilmezler var.

4. Bir futbolcuya, sanatçı olduğunu söyleyen bir soytarıya milyon dolarlar akarken ilmî çalışmaların maddî yetersizlikten dolayı kör topal ilerlediği yahut durduğu, bilim insanlarına gerekli desteğin sağlanmadığı ve birinci kesimin, ilim adamlarından daha çok sevildiği ve hürmet gördüğü bir toplumda bırak yeni fetihleri, bir arpa boyu hayırlı yol almak mümkün müdür?

5. Böyle bir toplumda huzur, güven, birlik ve beraberlik söz konusu olur mu? Cevabını sen ver…

(DEVAM EDECEK İNŞALLAH)
 

Yazarın Diğer Yazıları