Hakan Ertürk

Dost mektupları 2

Hakan Ertürk

        Sevgili Dost,
        Çok sevdiğim birinin vesilesiyle bir yazı okumuştum. Uzay yolculuğundan dönen astronotların hayata bakışları ve değer anlayışları değişiyormuş. Niye mi? Çünkü gezegen olarak Dünya’ya, Dünya’nın dışından bakıyorlar. Nasıl ki bir olaya, o olayın içinden birinin bakışıyla dışarıdan birinin bakışı farklılık arz ederse, dünya hayatı için de bu durum pek tabii farklılık arz etmektedir ve bu hâli astronotlar misalinde görmekteyiz. 

Yine aynı yazıda, dünya ile golf topu benzetmesi yapılıyor ve mesele uzun uzadıya anlatılıyor. Tabii benim asıl gayem sana yazıdan aktarımlarda bulunmak ve bu yazıyı değerlendirmek değil. Asıl meselemiz de bu değil zaten. Bu ön bilgilerden ve girizgâhtan hareketle biz kendi mevzumuza dönelim.

Sevgili Dost,
Bir an için kendini astronot, çevreni uzay ve Dünya’yı da bir golf topu olarak düşün. Şimdi de karşında duran şu minicik, hatta geniş bir çevre içinde esamesi dahi okunmayan golf topu üzerinde milyarlarca varlığın olduğunu ve bu varlıkların, yaratılış sebeplerinden uzak bir hayatın içinde debelenip durduklarını tahayyül et. Bu golf topunda daha fazla alana sahip olabilmek, onun üstünde daha zengin ve daha rahat yaşayabilmek için sınırlı olarak verilen ömürlerin silahlanmayla, savaşlarla, hukuksuzluklarla, adaletten uzak zalimane uygulamalarla  nasıl yok edildiğini görebiliyor musun? 

Ya, Müslümanlık iddiasında bulunanlara; ya, cennete talip olanlara ne demeli? Oysaki onların elinde öyle bir kitap ve önlerinde öyle bir önder var ki bu kaynaklar onlara bir astronotunkinden daha etkili ve anlamlı bir bakış açısı kazandırmaktadır. Bunu en iyi biçimiyle sahabede görmekteyiz. Bak ne diyor Ebu Derda(ra): “Alimlerimiz birer birer gidiyor, cahillerse öğrenmek istemiyor. Allah’ın sizlere güvence verdiği şeylere yöneliyor, yapılmasını emrettikleriniyse terk ediyorsunuz.  Garip değil mi? Yiyemeyeceğiniz kadar topluyor, içinde oturamayacağınız binalar inşa ediyor, ulaşamayacağınız hayâller kuruyor, kavuşulmaz emeller besliyorsunuz. Sizden önceki milletler de topladı. Onlar da hayâller kurdu, emeller besledi. Çok geçmedi, topladıkları yerle bir oldu. Emelleri serâba, yurtları harabeye, evleri kabristana döndü. İşte Ad Kavmi! Yeryüzünü mal ve evlatla doldurmuşlardı. Bugün onların geriye bıraktıklarını iki dirheme satmaya kalksam onu benden iki dirheme kim satın alır?” 

Sevgili Dost,
Dünyanın gelip geçiciliği, ahiretin ise ebediliği bir hakîkat olarak karşımızda dururken niye bütün bu telaş? Değerlerimizden taviz verdirecek kadar iştahımızı kabartan biriktirme tutkusu ve mevki elde etme hırsı niye? Yoksa biz, cennete talip olduğumuzu söylerken şaka mı yapıyorduk? Eğer değilse, önümüzde duran cehennemlik amellerimizle cennete nasıl talip olabiliriz söylesene? Namazda yüzünü kıbleye çeviren Müslüman’ın, kalbini ve fikrini Batı’ya ve bâtıla çevirmesi ne yaman bir çelişkidir böyle. 

Sevgili Dost,
İyisi mi ben sözü Eflatun’a bırakayım ve bugünkü hasbihalimizi böylece noktalayayım:

Eflatun'a sormuşlar: "İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir?" Eflatun tek tek sıralamış: 

- Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. 
- Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler ama sağlıklarını geri almak için de para öderler. 
- Yarından endişe ederken bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bugünü ne de yarını yaşarlar. 
- Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar ancak hiç yaşamamış gibi ölürler. 

Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları