Sivil Toplum Üzerine
Enes Tarım
Papazın birinin tayini ücra bir köye çıkar.
Köye gelir ve halkın dinden çıktığını, kiliseye gitmediğini, kilisenin bakımsızlıktan çürüdüğünü görür.
Hemen kiliseyi onarır ve köylüleri pazar günü ayine davet eder.
Kilisenin çanını yıkatıp cilalar ve parlatır.
Girişe ihtişamlı bir “Vatikan Bayrağı” asar, köylüler de yavaş yavaş kiliseye gelmeye başlar.
Tam her şey yoluna girdi derken bir gün kiliseye bir karga dadanır.
Murdar hayvan her gün aynı saatte önce bayrağa sonra çana pisler ve bunu sektirmeden her gün tekrarlar.
Bir gün üç gün gün derken bizim papazın sabrı taşar ve muhtara dert yanar.
-"Muhtar bu kargadan bıktım, her gün çan silmekten bayrak yıkatmaktan usandım. Buna bir çare bulalım." der.
Muhtar;
- "Kolayı var; kargalar peynire dayanamaz. Sen çanın üzerine en tuzlusundan bir parça peynir bırak. Yanına da bir kâse içinde susuz rakı koy. Peyniri yediğinde içi yanacak ve susayacaktır. Kâsedekini de su zannedip içecektir. Sarhoş olduğunda da uçamaz. O zaman yakalarsın." der.
Papaz mutlu bir şekilde kiliseye döner ve söylenenleri yapıp beklemeye başlar.
Bizim karga ufukta görünür, bayrak direğine konar ve Vatikan bayrağına pisler.
Oradan da kalkıp çanın üzerine konar ve bir güzel orayı da pisler.
Tam uçacakken peyniri fark eder.
Afiyetle yer tuzlu peyniri...
İçi yanan karga kâsedeki rakıya su diye saldırır ve içer.
Bunun rakı olduğunu anladığında iş işten geçmiştir.
Havalanmak ister ama pat diye papazın ayaklarının dibine düşer.
Papaz kanatlarından gererek öfkeyle sorar:
-"Ulan milliyetçisin desem bayrağa sıçmazsın, Hristiyan’sın desem çana sıçmazsın, Müslümansın desem rakı içmezsin. Söyle lan sen nesin?"
***
Oksimoron; birbiriyle asla bir araya gelemeyecek ifadelerin/kavramların bir araya getirildiği durumları ifade etmek için kullanılan bir kelime.
Fransızca Oxus (keskin) ve moros (aptalca) kelimelerinden oluşan oksimoron, birbirine karşıt ve uzlaşması mümkün olmayan iki kavramın bir arada kullanılmasına işaret ediyor.
Örneğin, "gerçek bir yalan", "ölü bir canlı", "Ateist bir Müslüman" gibi...
Dindarların ve cemaatlerin siyasetle iştigali de bana bu oksimoron kelimesini hatırlatıyor.
Yani toplumun her kesimine davet götürmeyi görev addeden insanların o toplumun sadece bir kısmından yana pozisyon alması geri kalan tüm kesimleri karşısına alması tam da böyle absürt bir şey...
Temennimiz, bu durumun yani partizanlık sonucu cemaatlere ve sivil toplum kuruluşlarına yönelik farklı toplum kesimlerinde ortaya çıkan olumsuz bakış açılarının, hedefi insan olan, insana yatırım yapan, İslami eğitim ve ahlak programları ile toplumu şekillendirmeyi amaç edinen tüm sivil toplum yapılanmalarını yıpratmaması, bitirmemesi...
Çünkü her geçen gün toplum olarak bizi biz yapan değerlerimizden uzaklaşıyoruz.
Bizi uyaran yol gösteren nesillerimizle ilgilenen ve onlara ahlaki yaşamın gereklerini anlatan insanlara, sivil topluluklara ihtiyacımız var.
Stk ların ve islami camiaların toplum üzerindeki etkisinin azalması toplumsal yaşantımızı derinden etkiliyor, batılı aile kültürünü yaygınlaştırıyor, hayat şeklimizi maalesef her geçen gün kapitalist yaşam tarzına yaklaştırıyor.
Ailelerimiz aynı onlar gibi artık daha kolay parçalanıyor.
Çocuklarımız mutsuz, uyuşturucu yaygınlaşıyor, şiddet artıyor ve erkeklerimiz kadınlarını öldürüyor.
Somut zevkler olan şöhret, servet ve makam sevgisi artık tüm gençlerimizin ortak ideali.
Oysa biliyoruz ki, insan eğer yüksek manevi ideallere sahipse bu dünyevi zevklerin insanı sınırlayan birer tuzak olduğunu görebilir.
Soyut zevkleri keşfetmek gerek.
İyi ve güzel şeylerin en yakınımızdaki olduğu ve bunları çoğu kez anlayamadığımızı görebilmeliyiz.
Tüm bunları reddeden ve yaşadığımız toplumda hem İslami hem de ahlaki anlamda bir eğitim misyonu üslenerek tüm bu çirkin batıcı şaklabanlıklara karşı çıkacak gönüllü fedakârlıklara ihtiyacımız var.
İslami/ ahlaki bir teyakkuzu kuşanmayı ve arınmayı topluma sunmaya çalışan sivil toplum kuruluşu niteliğindeki camiaları, cemaatleri bu toplumdan soyutlamaya, uzaklaştırmaya çalışmak gelecek nesillerimiz açısından büyük vahamettir.
Çoğumuz yakın bir gelecekte İslami çalışmaları bitireceği endişesini taşıyor.
Ve bu öngörü, dini eğitim ve öğretimi uhdesinde barındıran cemaatlerin bilakis desteklenmesi gerektiği hakkındaki mülahaza ve tartışmaları mutlak kılıyor.
Bunun aksi, dini değerleri dışlayan, ahlaki yozlaşmayı tetikleyen ve manevi değerlerimizi küçümseyen kötü kargaların her ağaca tünemesidir…
Çünkü bunun olması demek, her daim toplumun yozlaşması sonucunu doğurur ve anarşiyi tetikler...
Selam ve dua ile…