Enes Tarım

Ruhu Vatanından Ayrılmayan Lider

Enes Tarım

İsmail Heniyenin şehadetinden sonra bir yazıda bu cümleye rastlamıştım.
Galiba onu en iyi bu cümle tanımlıyor...
Şehadeti kutlu olsun...
***
Allah’ın elçisi şöyle buyuruyor:
“Uhud da şehit olan kardeşleriniz var ya!
Allah onların ruhlarını yeşil kuşların içine koydu.
Bunlar cennetin nehirlerine giden cennet meyvelerinden yiyen ve arşın gölgesine asılmış altından kandillere girip istirahat eden kuşlardır...”
***
Heniyenin şehadetinin en büyük sonucu şüphesiz hepimizi bir moral bozukluğu haleti ruhiyesine sokması olsa gerek.
Belki ilk defa bir yenilgi duygusu sardı sarmaladı benliğimizi...
Son bir yılda Gazze de kırk bine yakın şehit verilmiş olsa da, aslında her daim ümit var idik...
Nedense, bu şehadet çoğumuzda ağır bir moral çöküntüsü yarattı.
Belki amaçlanan bu idi...
Suikastın İran’da gerçekleşmiş olması da bunda etken galiba...
Ve bu suikast birçoğumuzda şu çağrışımı yaptı:
” Bunlar ne kadar güçlü ki İran’ın kalbinde dahi önemli bir İslami şahsiyeti vurabiliyorlar...”
Yani Yahudi terörizmi hepimize bir mesaj verdi.
“Müslümanlar artık hiç bir yerde güvende değilsiniz...”
Bakın işte İran gibi islami bir rejimde dahi en kıymetlinizi vurabiliyoruz...
Ayağınızı denk alın...
Bizi hafife almayın...
Tüm dünyanın hakimiyeti bizim elimizde...
İstediğimizi öldürür katleder soykırım yaparız...
Üstüne üstlük bir de oturup karşı mazlum mağdurları pişkin pişkin suçlarız..
***
Gerçekten de İran da böyle bir suikast yapılabilirliği önemliydi.
Ve bu yenilgi duygusu gerçekten de dindarlığımızı zayıflatıyor...
İnancımıza olan güvenimizi sarsıyor...
Allah'a güvenmesi, sadece Ona dayanması gereken Müslümanları yeislere sürükleyerek bir zillet perdesine bürünmemizi beraberinde getiriyor....
***
Aslında İrancı değilim, hiç olmadım... 
Herkes gibi ben de devrimin ilk yıllarında biraz gönül verdim meyil ettim...
Ama bu meyil hiç bir dönem onları gerçek anlamda bir İslam devleti olarak görme şeklinde tezahür etmedi...
İran hep mezhebi öncelikleri olan bir ulus devlet görünümü verdi zihnime...
Beraberinde katı otoriter dayatmacı bir rejim...
İçerisine biraz farisilik biraz şialık biraz da İslam katılmış bir ulus devlet...
Özellikle Suriye Savaşı'ndan sonra bu düşünce daha çok pekişti..
özellikle şianin Hz Ali'ye yüklediği Allah'ım onu imam tayin etmiş olma beraberinde onun soyundan ben Fatıma ile beraber o şeyden gelen 12 imamın masumiyeti teorisi bana çok saçma geliyor....
Onların sünnileğe yönelik olumsuz bakış açılarının da farkındayım...
İran'da otoriter bir yönetim var ve bu yönetim kendi ekseninde düşünmeyen kesimlere acımasız davranıyor...
Özellikle mesela insan hak ve özgürlükleri noktasında yaşanan şeyler...
Kadınların başını zorla örtürme isteği...
Beraberinde mezhebi hoşgörüsüzlük...
Ve Kürtlerle ilgili politikalar... 
***
Ancak tüm bunlara rağmen özellikle bu son günlerde İran'a yüklenilerek haksızlık yapıldığı kanaatindeyim.
İran'ı İsrail ve Amerika ile bir işbirliği gibi göstermeyi büyük bir insafsızlık olarak değerlendiriyorum.
Burada kim suçlu bilmiyorum...
Bu katliamları gerçekleştiren İsrail mi?
Tüm bu yaşananlara seyirci kalan Araplar mı?
Kendi dindaşlarının soykırıma uğramasına sessiz kalan İslam dünyası mı?
Yoksa, on binlerce masumun Siyonist İsrail tarafından öldürülmesini itiraz etmeden izleyen insanlık alemi mi?..
***
Evet kendimiz dışında bir suçlu arıyoruz suçlular içerisinde ve bunun müsebbibi kim tartışmasını yaparken bula bula İran faktörünü buluyoruz ve onları suçluyoruz.
Ancak gerçekçi olmaz gerekirse, şu an bu faillerin üzerinde durduğumuzda...
Mesela bu durumdan ötürü en fazla risk alan kim sorusunu sorduğumuzda...
“İran” demekten başka hiç bir kelime bulamıyoruz...
Çünkü bugün Gazze’ye en fazla silah ve insani yardım yapan ülke hangisi dediğimizde İran’ı görmekteyiz...
Gazzeliler için risk alarak bugün tüm dünyanın hakimi emperyalist ABD, batı ve onların uşakları olan İsrail ile savaşı göze alabilen, çatışan, mazlumların safında yer alan kim dediğimizde yine İran demek mecburiyetinde kalıyoruz...
Neden İran diyoruz...
Çünkü dikkat edin İran dışında tüm İslam iddialı çevreler, tüm İslam dünyası ve tabi ki Araplar sadece ekranlar karşısında çekirdek çıtlatarak olan biteni izlemekle meşguller...
O halde önce kendimize bakalım...
Emeğe biraz saygı duyalım...
Selam ve dua ile..

Yazarın Diğer Yazıları