Enes Tarım

Ruh hakkında

Enes Tarım

Ruh nedir diye bir soruya çoğumuzun verecek fazla cevabı yok. 

Bilimsel araştırmalar da ruhun ne olduğu yönünde bir ilerleme sağlayabilmiş değil.

Bildiğimiz o ki; gördüklerimiz yaşadıklarımız bize ruhun bedenimizden ayrı bir varlık olduğunu teyit ediyor. 

Farklı tarifleri yapılmakla birlikte ruhun din açısından şöyle tarif edilmesi mümkün: “Ana rahminde oluşması sırasında melek tarafından insanın bedenine üflenen ve ölümü anında insan bedeninden çıkarılan ve insana idrak veren, hakikati algılama kudreti veren varlık...”

***  

Kur'an-da ruh kelimesi yirmi bir yerde geçer. İnsanın yaratılışından söz eden ayetlerde bildirildiğine göre Allah Adem’i önce çamur halindeki topraktan şekillendirmiş, ardından ona ruhundan üflemiş Adem’in soyu ise ana rahminde ona ruhundan üflemek suretiyle insan haline getirmiştir (Secde 7-9). 

Allah’ın insana ruh üflemesi onda bir ruh yaratıp varlıkları algılama ve bilme gücü vermesi olarak anlaşılır. 

Hz. Ebu Bekir, Resûlullah’ın vefatı üzerine defnedileceği yer konusundaki soruya “Allah’ın ruhunu aldığı yere” diye cevap verirken, Hz. Aişe miraç olayında Resul-i Ekrem’in bedeninin yataktan ayrılmadığını, Allah’ın onun ruhunu yürüttüğünü söylemiş, Abdullah b. Ömer bedenlerin toprakta çürüyüp gittiğini, ruhların ise Allah katında bulunduğunu belirtmiştir.

***

Hepimiz hemen her gece birtakım rüyalar görüyor uyanınca bazen hiçbirini bazen de kısmen az bölümü hatırlıyoruz. Bu rüyalarda daha önce hiç görmediğimiz ortamlarda farklı şeyler yaşıyoruz ve yaşadıklarımız bize gerçekmiş gibi geliyor. Sanki gerçekten o anı yaşıyoruz ve gerçek hayat o gibi. Bunun neden böyle olduğu beynimizi kemirip duruyor ve kesinlikle cevaplayamıyoruz asırlardır.

Önceki yüzyıllarda yaşayan insanlara belki çok daha bilgiliyiz ama gerçek bilgiye hiçbir zaman tam anlamıyla ulaşamadık.

Geçmiş asırlarda insanlar dünyayı bir tepsi şeklinde nitelendiriyordu ve alemin dünyadan ibaret olduğunu, dünyanın sabit durduğunu, yıldızlarında gökyüzünde yanan kandiller olduğu gibi ellerinde bugünkü gibi teknolojik aletler uydular olmadığından değişik fikirler serdederek yorumlayıp duruyorlardı.

Günümüzde bilim ve teknoloji sayesinde dünyanın yuvarlak olduğu, hem kendi hem de güneşin etrafında döndüğü, ayın da dünyanın uydusu olduğu, samanyolu galaksisi içerisinde yer aldığı gibi malum bilgilere ulaştık.  Dünya benzeri binlerce gezegen olduğu ve güneşi ayı yıldızı galaksileri yeni bilimsel keşifler ışığında yeniden tanımladık ve artık uzaya ve dünyaya o günden çok daha farklı bir bakış açımız var. 

Ve bu ulaştığımız bilgilerden sonra Allah’a olan imanımız daha da arttı. Artık tüm bunların bir yaratıcı olmaksızın gerçekleşemeyeceğini biliyoruz. Hiçbir şeyin kendiliğinden oluşamayacağı, bu kadar muazzam bir döngüde yaşanabilecek en küçük hatanın çok büyük felaketlere neden olabileceği gibi bilgiler ve yaşadığımız ritimsel ahenk insanoğlunun yaratıcı tasavvurunu büyüttü. Ve yaşadıkça bilimsel araştırmalar arttıkça daha fazla teyit ediyoruz ki tüm evrenin, dünyanın, bizim, hayvanların nebatatın her şeyin mutlak bir yaratıcısı var. 

Bilimsel araştırmalar sonucu ulaşılan gerçeklerin Allaha olan imanımızı kat kat arttırmış olması lazım. Bu alem karşısında uzay karşısında bu gezegenler karşısında tüm bunları bırakın etrafımızda bu ağaçlar bu yaşadığımız dünya bu gök bu yıldızlar hayvanlar ve çevremizdeki varlıklar karşısında ne kadar aciz ne kadar çaresiz ne kadar küçük olduğumuzu göremiyorsak zaten aklımız yok demektir. Yani bu kadar muhteşem bir alem içerisinde küçücük bir zerre olarak yüce yaratıcının varlığını idrak edemiyorsak zaten söylenecek bir şey yok.

Tüm bu alemi ve bizleri bir yaratıcı yarattı ve kitabında buyurduğu üzere vakit dolduğunda bedenlerimiz toprağa düşecek ve nihayetinde bir gün hepimiz yattığımız kabirlerden uyanıp kalkarak ona doğru yürüyeceğiz.

Bu yürüyüşün sonunda da dünyadayken yapmış olduğumuz amellerimizi içeren kitaplarımız ellerimizde onun huzurunda hesap vereceğiz. İyi şeyler yapmışsak mükâfatını kötü şeyler yapmışsak cezasını göreceğiz.

***

Geri tekrar bu anekdottan sonra başa döndüğümüzde şunu söyleyebiliriz ki; ruh beden içerisinde farklı ve gizemli bir varlık. Tam olarak ne olduğunu çözemiyor, bilemiyoruz. Rüyalar görüyoruz ve yapılan son araştırmalar bir insanın gece boyunca binlerce rüya gördüğü yönünde. Ve bu rüyalardan sadece bazılarını kısmen kesik kesik hatırlıyoruz ve rüyadayken kendimizi de gerçek bir alemde hissediyoruz. 

En doğrusunu yüce yaratıcı bilir ama belki Allah bize görmüş olduğumuz rüyalarla bir mesaj iletmek istiyor: “Siz bedenleriniz ve ruhlarınızla bu dünyadasınız ama asıl olan ruhtur. Ve ruhlarınız nasıl ki siz uykuda iken bir nevi ölüm hali yaşıyor bedenlerinizden uzaklaşıyor ve siz uyanacakken bedeninize geri dönüyorsa; işte biz tekrardan ahirette yeniden ruhunuzu bedeninize gerçek yaşam olan ahiret hayatında da iade etmeye kadiriz” mesajı olsa gerek.

“Ruhumu bana iade eden, bedenimi esenlikle afiyet içerisinde kılan ve kendisini tekrar zikretmeme izin veren Allah’a hamd olsun…” (Nevevi)

En doğrusunu Allah bilir…

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları