Enes Tarım

RİTÜEL DİN DEĞİLDİR

Enes Tarım

 “Rabbimiz! Bizi, sana teslim olmuş iki Müslüman kıl. Soyumuzdan da sana teslim olan Müslüman bir ümmet oluştur. Bize ritüellerimizi göster, tövbemizi kabul et…” Bakara 128                                               

“Artık devletin dinine tabi olmak lazım” dedi.

Bugünlerde medyada çok sık yer alan: “Cemaatlere tasfiye yolda” haberlerini konuşuyorduk.

“Sırada hangi cemaat var? Bir sonraki operasyon hangi tarikata?” gibi basın yayın organlarından yayılan vaveylaları irdeliyor; bir çay içimi, devletin İslami camiaya olası tahakkümünü anlamaya çalışıyorduk.

28 Şubat’ta değiliz.

1980 de hiç değil.

Serin esen bir meltem var.

Tedirginiz.

Saydıkça sayıyoruz :“İLKAV, Furkan Vakfı…”

Kimimiz Yeni Asya camiasını papatya yapraklarından yolarken ötekimiz bir başkasını…

“Haksöz çevresi varken Yeni Asyacılara olmaz!” derken birimiz, ötekimiz: “Tarikatlar olabilir, bence sırada onlar var; hele de Süleymancılar!” diyor.

Anlaşamıyoruz bir sonraki olası operasyon adresinde…

***

İbadet bütün mevcudatı, bizleri, her şeyi var eden yüce yaratıcıya karşı saygı ve tazim göstermek;  O’nun verdiği nimetlere şükretmek, teşekkür borcunu ifa etmek, kulu olduğumuzu/ olarak yaşadığımızı, yaşamaya devam edeceğimizi beyan etmektir.

İbadetin amacı yaratıcı ile irtibatta kalmak, sürekli O’nu hatırlamak, karşısında aczini göstermek ve itaate devam etmektir.

Ritüel ise, özel durum ve zamanlarda yinelenen, rutin haline gelmiş, alışkanlık kazanılmış davranışlar, ayinler, törenler, belirli harekeler bütünüdür.

Yani inanç derecesinde benimsenmiş alışkanlıklar, kutsal addedilen davranış biçimleridir. Ritüel bir ibadetin önceden tanımlanmış, tanzim edilmiş, sürekli aynı şekilde tekrar edile gelen hareketler toplamıdır.

O halde ibadet; gün boyu ya da yaşantımızın belirli merhalelerinde Allah için yaptığımız eylemlerdir. Ritüel ise, bu eylemi kimin adına yaptığımızı ilan etme durumudur.

***

Bugün Din adeta sadece ritüellerden ibaret bir kültür yığını olarak algılanıyor ve yaşatılmaya çalışılıyor.

Oysa ibadet kastı olmaksızın sadece bir ritüel olarak öğrenilen din din değildir. Tevhitten, adaletten ve özgürlükten uzak bir din söylemi Firavuni bir dinin söylemidir, ritüeli ne olursa olsun.

İster sabahlara kadar gece namazı kıldıran bir ritüeli olsun ister günlerce aylarca oruç tutturan, isterse de her gün Kitabı hatim olarak indirten bir ritüel. Boştur, Allah’ın dini değildir ve yapılanlar ibadet değil sadece yorgunluktan ibarettir.

Hele hele gayri İslami düzenlerle uyum içerinde dindarlık nasihat eden, kendini müstağni görerek Allah yerine koyan,  hüküm veren her din batıldır;  ritüeli ne kadar çok olursa olsun.

Dini kurumları ne kadar kalabalık, bu kurumların başındakilerin isimleri ne kadar şatafatlı, ibadetgahları ne kadar görkemli olursa olsun batıldır, boştur, sadece ritüeldir, ibadetsizdir.

Allaha değil kullara, tağutlara, putlara itaati emreden her din şeytanın ritüelleri ile beslenmiştir Allah’ın değil... 

***

…Şaşkın bakışlarla kendisine baktığımı görünce tedirgin oluyor ve cümlesini açma gereği hissediyor:

“ Yani devletin dini derken, Diyaneti kastediyorum “ deyiveriyor.

Yine de gergindi bizlerin vereceği tepkiyi beklerken…

Güldüm.

Devletin dini mi? Diyanetin dini mi?” dedim.

“Evet, ne fark eder? Hem ne var ki bunda?” dedi.

Rahatlamıştı.

Düşünce planında,  zihin dünyasında gerçekleştirdiği dönüşümü ifade etmenin,  güce taraf olmanın melankosi,  o genlerinden gelen kabileci, milliyetçi coşku onu da sarmıştı anlaşılan.

Aslında hayretimiz kurduğu cümleye değil,  böyle bir cevabın otuz yıllık amatör cemaat hayatı olan birinden gelmesineydi.

Bir ömür boyu bir cemaatin rahle-i tedrisatından geçen, her hafta birkaç ayet ezberi yaparak tefsir öğrenen, hadis usulü gören, fıkıh kitapları ile sürekli hem hal olan birinin geldiği noktaya, aşamaya idi.

Otuz yılda öğrendiklerinden, ezberlediği ayetlerden devletin, diyanetin dininin sadece ritüellerden ibaret olduğunu, bir ibadete tekabül etmediği, edemeyeceğini öğrenememişmiydi?

Söylenecek çok şey vardı.

Ama susmak en doğru olan idi sanırım.

Gülümseyerek birbirimize baktık.

Otuz yılda gelinen “devletin dini” çizgisinin üç beş dakikada izahı zordu zaten.

O halde gelsin çaylar.

Çay getir Derviş!

Zihinler olmasa da, bir olsun gönüller…

Selam ve dua ile...

Yazarın Diğer Yazıları