
NUREDDİN YILDIZ'A LİNÇ GİRİŞİMİNİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Enes Tarım
Geçtiğimiz hafta Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Sosyal Doku Vakfı Onursal Başkanı Nurettin Yıldız hakkında kadınlara yönelik açıklamaları nedeniyle 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik' suçundan resmen soruşturma başlattı.
Öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuya değinerek açıklamalarda bulunmuştu.
Erdoğan: “ Din adamı olarak ortaya çıkıp da kadınla ilgili çok farklı açıklamalarda bulunup dinimizde kesinlikle yeri olmayan bazı içtihatta bulunan kişiler ortaya çıkıyor. Anlamak mümkün değil. Bunlar ya bu asırda yaşamıyorlar, çok farklı bir dünyada yaşıyorlar. Çünkü İslam'ın güncellenmesinin gerektiğini bilmeyecek kadar da aciz bunlar. Siz İslam'ı 14 asır öncesi hükümleri ile bugün uygulayamazsınız. Beni birçok hocaefendi tefe koyacak o ayrı mesele. Rabbim bizi tefe koymasın.” demişti.
***
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’de, partisinin Meclis Grup Toplantısı’nda “Ne ara bu kadar sapık türedi!” diyerek katkıda bulunmuştu olaya.
***
Yine hafta sonu aynı konuda gazetecilerin soruları karşısında Danıştay Başkanı Zerrin Güngör de: “Söylenenlerin İslam’la alakası yok. Bunlar cahilliktir, yobazlıktır, gericiliktir. Bunlar doğrudan topluma zararlıdır. Bu tür sözlerin mutlaka hukuki müeyyidesi olmalı. Toplumun birlik ve beraberliğini bölmeye yönelik, kadınları aşağılayan, halkı kin ve düşmanlığa teşvik eden bu yaklaşımların müeyyidesi olması lazım.” demişti.
***
“Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” şüphesiyle tam da Erdoğan’ın o konuşmayı yaptığı gün başlatılan bu soruşturmanın nedeni, Nureddin Yıldız’ın, 2007 senesindeki bir sohbetinde, iffetsiz davranışlar sergileyen kadınların -kocaları tarafından- dövülmesine dair kullandığı bazı ifadeler. Aslında şiddeti dizginlemeye yönelik ifadelerdi söyledikleri. Üstelik sohbetin konusu da kadın-erkek eşitliğiydi. Şöyle başlamıştı Nureddin Hoca: “Erkekler olarak kadınları cariyemiz görüyoruz. Kadınlar da erkekleri güzelliklerinin bedelini çeken hamallar olarak görüyor. İkisi de yanlış. Ne kadınlar erkeklerin cariyesi, ne de erkekler kadınların hamalı. Erkekler de kadınlar da Allah'ın kuludur. Erkek de kadın da cennete veya cehenneme gideceği bir yol yürüyor. Erkek de kadın da Rabbinin huzurunda hesap vereceği bir hayat yaşıyor. Erkeğin kadından hiç bir üstünlüğü yok. Erkeğin kadından sadece sorumluluk fazlalığı var.” demişti.
Bu sözlere, “kin ve düşmanlık” yakıştırmak abes değil mi?
***
Sayın Cumhurbaşkanını layüsel gören çevreler yine her zamanki üslupları ile meseleyi ele alarak değerlendirdi ve o günden bugüne İslam’ın nasıl güncellenmesi gerektiği konusunda tartışıp durmaktalar aralıksız. O günden beri Cumhurbaşkanının açıklamalarından sırt alarak Nureddin Yıldız benzeri hocaları itibarsızlaştırma kampanyası sürdürmekteler.
Oysa en başından beri mutedil bir İslami çizgiyi savunarak gençleri “vahşet sempatizanı olmayınız!” diye uyaran, tehlikeli marjinalleşmelere karşı sürekli toplumu uyaran Nureddin Yıldız gibi hocaları cahil ilan ederek itibarsızlaştırmak, konuşmalarını demir parmaklık tehditleri ile yasaklamak hepimizin bildiğimiz, beklediğimiz bir sona kavuşturacak bizleri. O da siyasi otoritenin buyruklarına harfiyen uymaktan başka numarası olmayan; tebliğ ve irşat noktasında bir gayret göstermeyen, tek derdi maaş ya da bulunduğu üniversite ya da diyanet kadrolarında yükselmek, kariyer yapmak olan sahte ‘ulema’nın çekilmezliğidir.
Nureddin Yıldız ve benzerlerinin söylem ve üslupları tabii ki eleştirilmeli ama işin savcılık boyutuna gelmesi, soruşturma açılması, bir ileri aşamada hapis benzeri sonuçlara tekabül edebilecek gelişmeler, aslında belki tahrikçi ve fitne odaklı kesimleri coşturabilir ancak sonuçları açısından toplumun her kesimi tarafından müteaddit defalar düşünülmesi gereken bir durum.
***
Sonuç olarak, dindar camiada geniş kitlelerin teveccühünü kazanmış bazı kişilerin kimi sözlerini cımbızla seçerek yeniden tedavüle sokarak bir saldırı ve linç kampanyasına dönüştürmek son dönemde yaygınlaşmış bulunuyor.
Medyada, siyasette, hatta yargıda bu durumla sürekli karşılaşıyor; asılsız, haksız değerlendirmeler neticesinde onların itibar suikastına uğramalarına, ağır yaptırımlara çarptırılmalarına tanık oluyoruz.
Ve maalesef yaşadıklarımızda mutlak gerçeği arama çabası değil, sadece birilerini yıpratma; hatta belki bir sonraki aşamada yok etme mantığı var gibi…
Sanki Nurettin Yıldız olayı bir bahane gibi…
Tüm bunlar Kafka’nın bir cümlesini anımsattı bana: “Kedi fareye yol gösteriyorsa, eninde sonunda onu yiyecektir…”
Selam ve dua ile…