Enes Tarım

Mezhepçilik

Enes Tarım

Sünnet nedir sorusuna: “Kuran’ın bir hayat tarzı olarak yaşanılması ile ilgili sözler ve hareketler bütünüdür…” denilebilir.  

Aslında tarih boyunca yapılan tüm tartışmalar Resulullah (SAV)’ın sünnetini reddetmek üzerinde değil; sünnetin ne olduğu, nelerin peygamberin sünneti olduğu konuları üzerinedir. 

Peygamberin söz ve davranışlarına getirimi olan eleştiriler kesinlikle Peygambere değil; ondandır diye yapılan rivayetlere, rivayet eden ravilere, gelen haberin sahihliğine ve yanılgılaradır. 

Zira hiçbir dinin mensubu, o dinin peygamberini din üzerine eleştiremez; eleştirirse o dinin mensubu olarak kalamaz. 

Dini, insanlara peygamberler bildirir ve o dinin uyarlanması, hayata geçirilmesinde onlar ilk canlı uygulayıcılardır. Ve Peygamberlerin tümü, Allah’ın murakabesi altındadır. 

Bu murakabe Allah’ın dininin, yanlışsız ve eksiksiz olarak kullarına açıklanmasının sağlanması amacına yöneliktir. 

İşte bu bağlamda “Ehlisünnet” demek, peygamberin dini anlayıp yaşadığı gibi anlayıp yaşamak anlamını ihtiva eder. “Ehli Şia” ise, taraftar manasına gelen bir özel isim olarak kullanılmakta ve Ali bin Ebi Talib taraftarı manasına gelmekte. 

Bu deyim peygamberin vefatından itibaren su yüzüne çıkmaya başlamış ve peygamberin yerine Ali’nin halife olması taraftarlığı olarak algılanmıştır.

Kabilecilik ruhu, İslam’ın iktidar olması ile yerle bir edilirken, Peygamberin ölümünü müteakip yeniden hortlatıldı ve sonraki yüzyıllarda yerini mezhep faşizanlığına bırakırken; insanlar aynı ligin farklı takımlarının fanatikliğini yapar gibi mezhep holiganlığına soyundular.

Bazı kabile ya da ırk mensuplarının diğerine üstünlüğü iddiası, nasıl cahili kültürün bir ifadesi ise; aynısı gibi bir mezhebin üstünlüğünü iddia ederek diğerlerinin canı cehenneme mantığı da bir cahiliye kültürüdür.

Mezhepler dinin aslı değil; dini yaşantımızı kolaylaştıran birer araç, birer öğretici okul, birer yol göstericidir; ötesi değil!

Bugün “Ehlisünnet” olmak koyu ve fanatik bir mezhep kültürü olarak algılanırken; “Ehlişia” olmak ta yine aynı fanatik mezhepçilik ile İslam kardeşliğinin önünde koyu bulutlar ve aşılmaz setler oluşturmakta. 

Artık mezhep taraftarları hangi ayete baksa ayetin asıl anlamını değil, tarihi süreç içinde ona kazandırılan mezhep kültürünün verdiği anlamı görmekte ve bu mezheplerin din haline getirilmişliğinin de bir ifadesi aslında… 

Ali’nin, peygamber varisi olması ile ilgili Kuran’da 273 ayet bulunduğunu gayet rahatlıkla söyleyebilen EhliŞia, bu hali ile Kuran’ı Şiileştirmiş iken; hikafet konusunda Kureyş’ten olmayı şart koşup, “Ulul emr”e koşulsuz itaati emreden “Ehlisünnet” de Kuran’ı sünnileştirmektedir. 

Bu ve benzer yüzlerce konu din adına ortalıkta dolaşmakta. Oysa bilakis Sünnilik ve Şialık Kurani olmak zorundadır. 

Kuran’ı kendisinde bulunmayan ifadelerle, zanlarına uydurarak ondan mezhepleri istikametinde hüküm çıkaranlar bilmelidirler ki Kuran ne Sünnidir, ne de Şii. 

O yalnızca Allah’ın kitabıdır ve tüm insanlar inansınlar ve içindekilerle amel etsinler için gönderilmiştir…

Selam ve dua ile…
 

Yazarın Diğer Yazıları