Enes Tarım

MEAL İSLAMI

Enes Tarım

“Sola Scriptura” kavramı bizde fazlaca bilinmese de Hıristiyan Batı dünyasında, Kilise ve gelenek yerine yalnızca “Kutsal Kitaba başvurulması” anlamını ihtiva eder.

Hristiyanlığın üç ana mezhebinden biri olan Protestanlığın inanç söylemidir.

Hıristiyan teolojisine sonradan girmiş olan tüm yazılı ve sözlü inanç kaynaklarının reddi ve herhangi bir dini hükmün ancak kutsal kitapta yer alması durumunda kabulü anlamındadır.

Yani İncil, bir insanın kurtuluşu, iman ve ameli noktasında gerekli olan her türlü bilgiyi içermektedir ve bir Hıristiyan’ın İncil harici hiçbir kaynağa ihtiyacı yoktur anlamını ihtiva eder.

***

16.yüzyılda Katolik Kilisesinin aşırı zenginleşerek yozlaşması, siyasetle ve dünyevi çıkar ilişkileriyle kirlenmesi, Papa ve Kardinallerin pervasızlıkları bu yüzyılda birçok din adamının ve Hıristiyan halkın tepkisini çekmiş ve kitlesel halk destekleriyle büyük bir reform hareketine yol açmış, Hıristiyan dünyasının üçüncü büyük mezhebini, Protestanlık mezhebini oluşturmuştur.

“Yalızca Kutsal Kitap/İncil” söylemiyle ortaya çıkan Protestanlığın bu reform hareketinden 2 yüzyıl sonra benzeri söylemlerle İslam dünyasında yankı bulması ve “Yalnızca Kutsal Kitap/Kuran” nidalarının İslam coğrafyasında yüksek sesle seslendirilmeye başlaması sadece bir tesadüf müdür?

***

“Kurancılık” düşüncesi, bugünkü anlamıyla İslam dünyasında 19. yy. da seslendirilmeye başlandı.

Bu düşüncenin ilk savunucularından olan Hint kökenli Seyyid Ahmet Han, İslam’ı ıslah ve ihya adına, ”Kuran İslamı” temelinde 1875 yılında Algarh’ ta batı tarzı derslerle birlikte İslam eğitimi veren bir okul kurarak, “Modern İslam Hareketi’nin temelini attı.

Bu hareket mensuplarınca Kuran dışındaki kaynaklar tamamıyla reddedilip; yeni bir “Modern İslam” düşüncesi oluşturulmaya çalışıldı.

Özellikle Fazlurrahman’ın “Kuranın Tarihselliği “düşüncesi “Arap-İslam” dünyasını derinden etkilemiş ve günümüzdeki takipçilerine büyük ölçüde ilham kaynağı olagelmiştir.

O’na göre, Kuranın ahkâm ayetleri bugün insanı için somut hükümler ifade etmemekte, modern insan tipi ile geçmişin ilkel insan modeli arasında bariz farklar bulunmaktadır.

Kuran da ki yasama ile ilgili ayetler, o günkü Arap toplumunun örfü kuralları çerçevesinde doğmuştur. Dolayısıyla da Kuranın ahkâm ayetleri tarihseldir, o döneme özgüdür ve bugün aynen tekrarlanamaz.

Yine Fazlurrahman’a göre: ”Ayete ters olsa da, günümüz şartları itibarıyla mirasta kadınlara erkeklerden daha fazla pay vermek Kuranın hukukuna ve ahlakına daha uygundur.”

***

Kurancılık ekolünün sünnet hakkındaki düşünceleri homojenlik arzetmese de özetle; bazı kesimler Kuran dışındaki tüm hadis, rivayet ve fıkıh birikimlerini reddederken, bazılarında Hz Peygamber(sav)in mucizelerini kabul etmeme, Kuranda geçen diğer peygamber kıssalarını tevil ederek reddetme, şefaati, kabir hayatını ve azabını reddetme ya da yalnızca mütevatir rivayetleri kabullenme gibi farklı düşünceler içerisinde oldukları görülmektedir.

Bir kısmı, cennet ve cehennemin varlığına inanmakla beraber, bazıları da cennet nimetlerini ve cehennem azabını psikolojik yönden tahlil ederek temsili olduğunu söylerler.

Onlara göre, sünnet Allah tarafından gönderilmiş bir vahiy değildir ve Allah’ın Kitabı bize yeter.

Ve Sünnet Müslümanlar arasında ayrılığa sebep olmaktadır.

Neticede sünnetin tedvininin geç dönemlerde başlaması, sünnetin mana ile rivayeti, Allah tarafından korunma garantisi olmadığından arasına birçok uydurma hadisin girmesi, sünnetin hem doğru hem de yalanı içinde barındıran ahad haberlerden oluşması gibi sebepler sıralayarak sünnetin Rasulullaha nisbetinin yakini bir bilgi içermediğini iddia etmekteler.

***

O halde, genel hatlarıyla andığımız bu akımın dışında, geçmişte, sahabe asrında ve sonrasında bu düşünceyi veya benzeri bir söylemi savunan kişi ya da kesimler var mıydı?

Bu sorunun cevabını, İslam’ın ilk yüzyılına kadar indirgemek –biraz zorlamayla da olsa – mümkündür.

Özellikle İmam Şafii’nin “Er Risale”sinde geçen “Erike” hadisinde, Hz. Peygamber (sav):”kendisine bir emrim ya da yasağım ulaştığında, sizden birini koltuğuna kurulmuş bir vaziyette,:”-ben onu bunu bilmem; biz sadece Allah’ın kitabında bulduğumuz hükümlere uyarız” derken görmeyeyim…” dediğini görüyoruz.

Bu hadisten Kuran-Sünnet tartışmalarının İslam’ın ilk yıllarında da tartışıla geldiği yahut Efendimiz(sav)in, ileriki yıllar için bu tehlikeye dikkat çektiği gibi bir sonuca varmak mümkündür.

Hatta bu düşüncenin İslam tarihinde, ilk harici gruplardan bazılarında da dile getirildiği ve savunulduğu söylenebilir. Özellikle ilk haricilerin en büyük gruplarından olan “Ezarika’yı benzer söylemleri savunurken görüyoruz.

Genel İslami düşüncelerinin ötesinde özelde konumuzla ilgili düşüncelerini incelediğimizde harici “Ezarika” fırkasını, hicri 64 yılında, Kuranda yer almadığı gerekçesiyle ”Recm cezasını inkâr ederken ve zina eden kadın ve erkeğe sadece sopa vurma cezası uygulanmalıdır” derken görüyoruz.

Çalınan malın miktarı ve cinsi ne olursa olsun hırsızın elinin bilekten değil, omuzdan kesilmesi gerektiğini savunurken, kadınların adet döneminde kılamadıkları namazlarını kaza etmelerini söylerken. İftira cezası, yalnızca namuslu bir kadına iftira edenlere uygulanmalı, namuslu erkeklere iftira edenlere uygulanmamalıdır derken görüyoruz.

Çünkü onlara göre ayette yalnızca kadınlara ifadesi geçmekte ve erkeklerden bahsetmemektedir.

***

70’li yıllardan itibaren Türkiye Müslümanlarının gündemine giren Kurancılık akımı, yakın geçmişte özellikle ”Kuran İslam’ı” gibi süslü ifadelerle gündemimize girdi.

Yüzyıllardır sahih kabul edilmiş hadislere mantık önermeleriyle uydurma damgası vurmaları ve beraberinde de mehdi deccal, kabir azabı, nesh, kıyamet alametleri, peygamber mucizeleri gibi konularda paralel düşünmelerinden hareketle, günümüz temsilcilerinde farklı bakış açıları olsa da ortak yönleri Kuranı Kurandan anlama temelinde birleşmeleridir.

Bazıları, ahkam ayetlerinin tarihselliğini savunurken, diğer bazılarında Kuran kıssalarını vuku bulmuş olaylar olarak görmeyip mizansen kabul etme, peygambere itaatin ve sünnetin de yalnızca Peygamber(sav)in yaşadığı dönem için geçerli oluşu gibi düşünceler serdetmekteler.

Bu yazımızda “Kuran İslam’ı” düşüncesinin ortaya çıkış sürecini ve genel düşünce temayülünü anlatmaya çalıştık.

Başka bir yazımızda ülkemizdeki savunucularını ve düşünce sistematiklerini irdelemek üzere…

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları