Enes Tarım

Mankurtlar

Enes Tarım

Yüzyıllar önce “Juan-Juan” diye bir ırk vardı ve bunlar işgal ettikleri ülkelerde tutsaklara korkunç işkenceler yapardı. Bunlar insanın hafızasını yitirmesine, deli olmasına yol açan işkence usulleri idi.

Önce esirin başını kazır, saçlarını tek tek kökünden çıkarır, derisini yüzdükleri bir devenin derisinin en kalın yeri olan boyun kısmını esirin kan içinde olan kazınmış başına sımsıkı sararlardı. 

Deri kurudukça daralır, tutsağın başını cendere gibi sıkarak korkunç acılar verirdi. 

Esiri, yürek parçalayan çığlıkları duyulmasın diye uzak, ıssız bir yere götürürler, elleri ayakları bağlı, aç, susuz, yakıcı güneşin altında öylece bir kaç gün bırakırlardı. Böyle korkunç işkenceye maruz kalan tutsak ya acılar içinde kıvranarak ölür, ya da aklını, hafızasını, tüm benliğini yitirip insanlıktan çıkardı.

Juan-Juanlar, yaptıkları işkencenin beşinci günü gelip bakarlar, hafızasını kaybetmiş olan esiri alır, boynundaki kalıbı çıkarır, ona yiyecek verir, beslerdi.

Esir zamanla kendine gelip, yiyip içerek gücünü kuvvetini toplasa da o bir mankurt idi artık…

* * *

Bir mankurt kim olduğunu, hangi soydan hangi kabileden geldiğini, anasını babasını çocukluğunu kardeşlerini bilmez, insan olduğunun bile farkında olmazdı. 

O artık ağzı olup dili olmayan, itaatten başka bir şey düşünmeyen bir hayvandan farksızdır. 

Karşı gelmeyen, kaçmayı düşünmeyen, bu yüzden de hiç tehlike arz etmeyen bir köledir artık o...

Mankurt, efendisine köpek gibi sadık, onun sözünden asla çıkmayan, başkalarını dinlemeyen, karnını doyurmaktan başka şey düşünmeyen, acınacak bir yaratıktır bu aşamadan sonra.

Ve onun için artık önemli olan tek şey efendisinin emirlerini yerine getirmek ve karnını doyurmaktır.”

* * *

Bu anlattıklarımız bir efsane …

Ünlü Kırgız Yazar Cengiz Aytmatov “Gün olur asra bedel” adlı eserinde bir mankurtun öz annesini öldürüşünü bu efsanede anlatır.

Böyle hikayeleri okuyunca bir içselleştirişle geçmişte insanoğlunun yaşamı ne kadar zormuş diye düşünmeden duramıyor insan değil mi¬?

Belki modern mankurtluğun sinsiliğinden olsa gerek kendimizi neslimizi yüzyılımızı azade sanıyoruz bunlardan.

Oysa etrafımız o kadar modern mankurtlarla dolu ki ne yazık.

Çağlar değişiyor, yöntemler değişiyor, ancak insanoğlunun mankurtluk macerası bitmiyor, sadece kılık değiştiriyor.

*** 

Mankurtluk nedir ya da kimdir ki?

Beyinleri eriten, insanlığını unutturan, düşündürmeyen, köleleştiren bir yöntemse. 

Efendilere körü körüne bağlılıksa...

Beyin yıkma operasyonları ile kimliklerin yitimi, ne olduğunu bir unutuş, ne olacağını bir bilmeyiş, bilinçten yoksunluk hali ise…

Her yanımız efendilerine sorgusuz sualsiz bağlı olanlarla dolu zaten. 

Yaşanan olaylara şöyle objektif bir bakın, günümüzün mankurtlarını siz de görürsünüz…

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları