Enes Tarım

KADER RİSALESİ

Enes Tarım

Tabiinin en önemli şahsiyetlerinden Hasan el Basri’ nin halife Abdulmelik b Mervan’ la dönemin tartışma konularından kader hakkında mektuplaşmasını içeren risaleyi okudunuz mu?

İlimiz İnönü Üniversitesi Öğretim görevlilerinden Prof. Dr. Mehmet Kubat Hocanın Yayına hazırlayıp tercüme ettiği nüshayı okudum. Hocamızın eline sağlık, faydalandım.

Bu Risâle, Hasan el-Basrî‟nin başta kader meselesi olmak üzere, temelde itikadî/kelâmî görüşlerini içeren önemli ve meşhur bir eser.

Bu risâle İslâm dünyasında kader konusunda en eski ve en orijinal vesîka olma özelliğine sahip.

Risâle, Hasan el-Basrî‟nin elinden çıkmış bir çalışma olarak kalmayıp, aynı zamanda ilk dönem Müslüman kelâmına ait bize ulaşan tek eser.

Aynı zamanda bu kadîm Risâlenin dünyada beş el yazma nüshası bulunmakta.

***

Emevî halifesi Abdulmelik b. Mervân, o güne kadar alışık olunmadık tarzda kader üzerine görüş beyân eden dönemin tartışmasız en önde gelen âlimi Hasan el-Basrî'den kadere ilişkin düşüncelerini yazılı olarak kendisine bildirmesini istemiştir. Bunun üzerine Hasan el-Basrî, kadere dair görüşlerini içeren bir mektup yazarak halifeye göndermiştir. Mehmet Kubat hocamızın tahkîk ve tercüme ederek yayına hazırladığı bu risâlenin orijinal el yazması nüshası İstanbul Ayasofya kütüphanesinde yer almakta.

***ergisi, VIII (2008), sayı:1

Kader risalesinden bir alıntı ile yazımızı tamamlayalım ve tüm okuyuculara okumayı tavsiye edelim:

Hasan el Basri der ki:

“Allah kimi doğru yola iletmek isterse, onun gönlünü İslamiyete açar. Kimi de sapıklıkta bırakmak isterse, onun da gönlünü darlaştırır, sıkıştırır ve bu adam zorla göğe yükseliyormuş gibi olur. Allah, inanmayanları işte böyle pislik içinde bırakır.”(Enam 125)

Bu ayeti bilgisizlikleri yüzünden şöyle tevil ettiler: “Yüce Allah salih amel işlemedikleri halde bazı insanların göğüslerini (İslamı kabul etmeye) açmış; bazı insanların da küfür, fısk ve sapıklıkta olmadıkları halde, göğüslerini darlaştırmış ve sıkıştırmıştır. Bu kimselerin, (isteseler dahi), Allah'ın kendilerini mükellef kıldığı dinî yükümlülükleri yerine getirme imkânları yoktur. Bunlar ebediyen cehennemde kalacaklardır.”

Ey Müminlerin Emiri! Hakikat cahillerin iddia ettikleri gibi değildir. Rabbimiz kullarına karşı en merhametli,  en adil ve en kerim olduğu için, onlara (kullarına) böyle yapmaz. O, “Allah bir kimseye gücünün yetmeyeceğini yüklemez. Herkesin kazandığı iyilik kendine, işlediği fenalık yine kendinedir” (Bakara 286) buyurmuşken, nasıl kullarına karşı bunu yapar (gücünün yetmeyeceğini yükler)? O, insanları ve cinleri Kendisine ibadet etsinler diye yaratmıştır. Allah kullarına, kendilerine teklif ettiği ibadetlerin birkaç katını yapabilecek kudrette işitme, görme ve sezme kabiliyeti vermiştir.

İnsanlardan her kim emrolunduğu şeyler hususunda itaat ederse, Allah, emredilen şeyleri yapan kimsenin, yaptığı iyiliklerinin karşılığı olarak bu dünyada göğsünü İslama açar; ona iyi amelleri yapmayı kolaylaştırır; küfür, fısk ve isyan gibi fiilleri yapmayı da zorlaştırır.

Büyük olsun küçük olsun, taat bakımından bu mertebeye ulaşan herhangi bir kimse hakkında Allah’ın hükmü böyledir. Yüce Allah, tövbe ve itaate güç yetirdiği halde, dünyada kendisine emredilen şeyleri yapmaktan imtina edip küfre devam eden kimsenin göğsünü, sanki o kimse göğe yükseliyormuş gibi, daraltır/sıkıştırır. Bütün bunlar, onun bu dünyada irtikap ettiği küfür ve sapıklığının cezasıdır. Tevbe, Allah’ın emrettiği ve insanları davet ettiği bir iştir. Küfür ve fasıklıkta ileri dereceye varmış olan bir kimse hakkında Allah’ın hükmü yine böyledir.

Ey Müminlerin Emiri! Yüce Allah Kitabı’nda, kullarına rahmet olarak ve onları kabul edilmesini umdukları amellere teşvik etmek üzere “ferahlık” ve “darlığı (sıkıntıyı/stresi)” zikretmiştir. Yüce Allah hikmeti gereği, yapmayı istedikleri amellere yönlendirmek üzere, kullarının göğüslerine ferahlık vermeyi murad etmiştir. Yine hikmeti gereği göğüslere sıkıntı vermeyi de murad etmiş, (fakat) bunu onlara açıklamamıştır. Bunun sebebi, onların (kendilerine sebepleri açıklanmamış olan hususların açıklanması yönündeki) beklentilerinin önünü kesmek içindir. Yoksa onları Kendi rahmet ve fazlından ümitsiz olmaları, durumlarını düzelttikleri takdirde kendi af, mağfiret ve kereminden mahrum etmek için değil. Yüce Allah Kitabında bu hususu beyan ederek şöyle buyuruyor: “Allah, rızasını gözetenleri onun (Kitap)la, selâmet yollarına eriştirir ve onları izni ile karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Onları doğru yola iletir.”(Maide 16)

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları