Enes Tarım

İnsanın anlam arayışı

Enes Tarım

“Victor Frankıl”, Nazi dönemi Almanya’sında esir kamplarında kalan ve holokosttan kurtulan 

Yahudi bir nörolog ve psikiyatr…

Varoluşçu psikolojinin bir şekli olan “logo terapi” nin de kurucusu.

Yazmış olduğu “ İnsanın Anlam Arayışı” isimli kitabı bu ara çok satanlar listesinin üst sıralarında yer alıyor ve baskı sayısı çok fazla.

Bu yazımızda bu meşhur kitabı okurken aldığım çok kısa notları paylaşmak istedim. 

Umarım sıkılmazsınız…

***  

Logo terapiye göre bu yaşam anlamım üç farklı yoldan keşfedebiliriz: 

1. Bir eser yaratmak ya da bir iş yapmak. 

2. Bir şey yaşamak ya da bir insanla etkileşime girmek. 

3. Kaçınılmaz acıya yönelik bir tavır geliştirmek. 

“Değiştiremeyeceği bir kaderle yüz yüze gelen umutsuz bir durumda çaresiz kurbanlar bile kendini aşabilir ve böylece kendini değiştirebilir. 

Kişisel bir trajediyi bir zafere dönüştürebilir.

Yaşamda anlam bulmanın yegâne yolu; iyilikle, doğrulukla, güzellikle yaşamak, doğayı ve kültürü yaşamak, son ve bir o kadar önemlisi de olanca eşsizliğiyle bir insanı yaşatmaktır. 

Yani onu sevmektir.

Toplama kamplarında, yani bu yaşayan laboratuvarda ve bu sınav alanında, insanlardan bazılarının domuz gibi, bazılarının da aziz gibi davrandıklarına tanık oluruz. 

İnsanın içinde her iki potansiyel de vardır ve hangisinin gerçekleşeceği koşullara değil, verdikleri kararlara bağlıdır.

Her şey bir yana insan, Auschwitz’in gaz odalarını icat eden varlıktır. 

Ama beraberinde dudaklarında duayla gaz odalarına dimdik yürüyen varlık ta insandır.

İnsanoğlu yaşadıkları zorlukları başarıya dönüştürme yetilerine sahip bir varlık.

Öyle ki insan acıda da anlam bulabilir. 
Acıyı da şekillendirebilir, bir mutluluk payı çıkarabilir.

Tutsak olsa ve olağandışı ölçüde stresle, işkenceyle, hastalıkla, yetersiz beslenme ve tecritle kuşatılmış olsa da bundan bir anlam çıkararak yaşama devam edebilecek bir motivasyona her zaman sahiptir.

***

Nazi toplama kamplarında, tutukluluğu ve esaret yaşamını, yerine getirilmesi gereken bir görev olarak gören, bilen insanlar yaşama şansı en yüksek olan insanlardı. 

Yapılan araştırmalar bunun tüm toplama kamplarında da yani örneğin Japon, Kuzey Kore ve Kuzey Vietnam savaş tutuklusu kamplarında da aynı olduğunu, benzer sonuçlara ulaşıldığını gösteriyor.

Kendi adıma, Auschwitz Toplama Kampına alındığımda, yayma hazır olan kitabımın metnine el konmuştu. Kuşkusuz, bu metni tekrar yazmaya yönelik derin arzum, yaşadığım kampın ağır şartlarında hayatta kalmama yardım etti.

***

Son zamanlarda yapılan istatistiksel bir araştırma, Avrupalı öğrencilerin arasında yüzde 25’inin şöyle ya da böyle belirgin bir varoluşsal boşluk gösterdiğini onaya çıkarmıştır. 

Amerikalı öğrencilerde bu oran yüzde 60 olarak gözlenmiştir.

Bir başka istatistiksel araştırma da kırk sekiz üniversitede, 7948 öğrenci üzerinde, Johns Hopkins Üniversitesi’nden sosyal bilimciler taralından yürütülmüştür. 

Ulusal Ruh Sağlığı Enstitüsü adına yapılan iki yıllık bir araştırmada öğrencilere kendileri için neyin “çok önemli" olduğu sorulduğunda, öğrencilerin yüzde 16’sı “çok para kazanmak", buna karşılık yüzde 78’i “yaşamımda bir amaç ve anlam bulmak” şıkkını işaretlemiştir.

Hayattaki birçok intihar olayı, bu varoluşsal boşluğa bağlıdır. 

Depresyon, saldırganlık, uyuşturucu vb. alışkınlığı gibi bu türden yaygın olguları, bunların altında yatan varoluşsal boşluğu kavrayamadığımız sürece anlayamayız. 

Bu ayrıca emekli, yaşlı insanların yaşadığı psikolojik krizler için de geçerlidir.

**

Bütün bunlardan sonra bu dünyada iki insan ırkı olduğunu söyleyebiliriz.

Sadece ama sadece iki ırk olduğunu…

Bunlar soylu insan ırkı ve soysuz insan ırkıdır.

Her ikisi de her yerde bulunur, toplumun her kesimine sızar. 

Hiçbir grup hiçbir ırk sadece soylu ya da sadece soysuz insanlardan oluşmaz. 

Bu anlamda hiçbir grup “ari ırk” değildir. 

Her yer her coğrafya her ülke bu iki ırktan oluşur.

Soylu iyi insanlar ve soysuz kötü insanlar…

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları