Enes Tarım

Dinin hayattan çekilmesi

Enes Tarım

Bilge kişi ölmeden hemen önce halkını geniş bir meydanda toplar. Gerçekleri son bir kez hepsinin huzurunda dile getirir. 

Halkla arasında nefis bir diyalog kurulur.

Halktan biri öne çıkarak "bize sevgiden söz et" der.

Bilge anlatır, anlatır, anlatır...

Bir diğeri "bize aşktan, evlilikten söz et" der, anlatır...

Bunu "alışveriş hakkında ne dersin?" diyen biri izler, anlatır...

"Çocuklardan bahset" derler, anlatır...

"Eğitimden bahset" derler, anlatır...

"Çiftçilikten bahset" derler, anlatır...

"Alın terinden, emekten ve adaletten" bahset derler, anlatır...

Ve daha günlük hayatın türlü sorunlarından söz etmesi istenir. 

Bilge hepsi hakkında hikmetli sözler söyler, anlatır, anlatır, anlatır...

Konuşmasının sonuna doğru birisi "Bana dinden bahset" deyince Bilge şöyle cevap verir:

"Bahsettim ya, dinlemedin mi?"

***

Kralın biri, huzurunda el pençe divan duran saray erkanından bir bardak su istemiş. 

Saray erkanın içinde muhafızlar, şairler, dalkavuklar, medyumlar, müneccimler, kahinler, din adamları vs. hepsi varmış. 

Geniş bir halka oluşturmuş halde krallarını ayakta dinliyorlarmış…

Kral su isteyince emri şu şekilde yerine getirmeye başlamışlar:

Şair: “-Yüce efendimiz ve haşmetli kralımızın emrindeki şu zerafete bakın. Böyle bir şiir dünya tarihinde daha söylenmedi: “Su getirin, su getirin, su getirin…”

Dalkavuk: “-Efendim sizin sözünüzün üstüne söz söylenmedi şu alemde: “Su getirin, su getirin, su getirin…”

Din adamı: “-Her kim bunu günde 100 kez söylerse cennet köşkleri onu bekliyor, aşk ile bir daha: “Su getirin, su getirin, su getirin…”

Medyum: “-Kralımız bu sözüyle gelecek yılın bolluk ve bereket ile geçeğini haber veriyor, şevk ile bir daha: “Su getirin, su getirin, su getirin…”

Kahin: “-Bana bir su getirin” cümlesinin ebced hesabı ile değeri 2020’dir. Kralımız bu yılda kıyametin kopacağını haber veriyor. O yıla dikkat edin ve bu cümleyi sakın unutmayın:

“Su getirin, su getirin, su getirin…”

Velhasıl, bir bardak suyu getiren olmamış ama her yan “Su getirin…” sesleriyle inliyormuş… 

Bir “su edebiyatı”dır almış başını yürümüş… 

Dilden dile dolaşmış, hafızlar ezberlemiş, en güzel hatlarla yazılıp duvarlara asılmış…

***

Bugün din denilince insanların aklına cami, tapınak, din adamı, hoca, şeyh, sarık, cübbe, kandil, türbe, kehanet, keramet vs. geliyor.

İbadet denilince de namaz, oruç, abdest, camiye gitmek, yağmur duasına çıkmak vs. akla geliyor.

Neden din denilince akla hak, hukuk, adalet, işgaller, zulümler, tecavüzler, yoksulluk, yolsuzluk, sokak çocukları, özürlüler, açlar, susuzlar, giderek artan boşanmalar, dağılan aileler, işsizler, zam, işkence, plansız şehirleşme, trafik, gecekondu vs. vs... gelmiyor.

Bir dinin hayattan çekilişi de işte böyle oluyor.

Unutularak, metinleri kaybolarak, hafızalardan silinerek, bir daha ne göreni ne duyanı kalmayarak bir çekiliş değil bu…

Okunarak, ezberlenerek, yazılarak, her yere asılarak, büyük saygı duyularak, çok satarak, çok konuşularak, tırlar dolusu dağıtılarak, salonlar dolusu dinlenerek ve fakat asla gereği yapılmayarak bir hayattan çekiliş…

Her yerde “Su getirin” sesleri yankılanıyor ama bir bardak su getiren yok!

Selam ve dua ile…
 

Yazarın Diğer Yazıları