Enes Tarım

Din Baronları

Enes Tarım

“Zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.” (Bakara 193)

İslam öncesi Mekke’de bir sömürü düzeni vardı.

Bu düzende kim sermaye sahibi, soylu ve güçlü ise onun sözü geçerdi.

İşte bu sömürü çarkının zirveye ulaştığı sıralarda Mekke’nin ileri gelen yöneticilerine şu sarsıcı mesajlar gelmeye başladı:

“İnsan küstahça azgınlık eder. Kendini her türlü ihtiyacın üstünde görür. Oysa Rabbinedir dönüş...” (Alak 6-8)

“Kahrolsun Ebu Leheb iktidarı, kahrolsun! Zenginlik ve iktidar onu kurtaramayacak!” (Leheb 1-2)

“Dini yalanlayan kimdir bilir misin? Öksüzü hor görür, yoksulun halinden anlamaz. Gösteriş için namaz kılar, dua eder, vay onların haline!” (Maun 1-6)

“Boyuna mal istif ederek sayıp durup malıyla övünenin vay haline! Sanır ki malı kendisini sonsuza dek yaşatacak.” (Hümeze 23)

“Patlayıncaya kadar yiyin; sefa sürün biraz, siz günaha batmışlar!” (Mürselat 46)

“O diri diri toprağa gömülen kıza sorulduğu zaman; hangi suçundan dolayı öldürüldü? diye…” (Tekvir 8-9)

“Bilir misin nedir zor olan? Bir köleyi özgürleştirmek, zor zamanda vermek, öksüzün başını okşamak, düşmüşün elinden tutmak, iman etmek, güçlüklere göğüs gerip acıları paylaşmak, sevgi ve merhamet yumağı olmak...” (Beled 12-18)

İşte Kur’an’ın toplumsal düzeni dönüştürme serüveni, Mekke’nin acımasız ve vahşi sömürü düzenine bu denli sert itiraz ve isyanlarla başladı.

Kur’an, ilk itiraz ve isyanı yaptıktan sonra: “Sana ne kadar vereceklerini soruyorlar. De ki ihtiyaçtan fazla olanı.” (Bakara 219) ayetiyle mal ve mülk ile insanlar üzerinde hegemonya kuran sömürü düzenini ortadan kaldırmayı; “Rızıkta üstün kılınanlar yanlarındaki (yoksullar) ile eşit hale gelmemek için onlara vermiyorlar. Allah’ın nimetini mi inkar ediyor bunlar?` (Nahl 71) ayetleriyle ise mülkiyetin kapitalist biçimini ortadan kaldırmayı; “Biz istiyoruz ki, ezilenleri yeryüzünde önderler yapalım.” (Kasas 5) ayetiyle sömürenlerin düzenine son verip; ezilenlerin yeryüzünde önderler olacağını haber vermekteydi.

İşte Kur’an’ın mevcut toplumsal düzeni; adalet, eşitlik ve özgürlük ilkeleri çerçevesinde dönüştürme serüveni böyle başlamıştı.

Bu serüven Hz. Muhammed’in sav Medine Sözleşmesi çerçevesinde Medine’de kurmak istediği Adalet Devleti örneği ile devam etti. Ta ki Hz. Peygamberin vefatı sonrası Muaviye ve Emeviler ile ortaya çıkan yeni din anlayışına kadar.

Peygamber’in; ‘Kardeşim!’ dediği Ebu Zer: “Yiyecek ekmeği olmadığı halde kınından sıyrılmış bir kılıç gibi isyan etmeyen insanın aklına şaşarım…” derken, “Onların mallarında isteyen ve istemeyen yoksullar için bir hak vardır…” (Zariyat 19) diyen kitabın gereğini yapıyordu.

Ali Şeriati: “Dindar bir toplumu ancak din adına, din alimleri kandırabilirdi ve öyle de oldu…” derken: “Hahamların ve rahiplerin birçoğu, onların mallarını hem haksızlıkla yiyor hem de onları Allah yolundan alıkoyuyorlar…” (Tevbe 34) diyen bir kitabın gereğini yapıyordu.

Şeyh Bedreddin: : “Bazı insanlar birbirlerine ibadet ederler; ya da altınlara, paralara, yiyeceklere, üne, şana… Bilmedikleri için de Allah’a ibadet ettiklerini sanırlar…” derken; ’Allah’tan başka ilah da ibadet edilecek de yoktur…” (A’raf 158) diyen bir kitabın gereğini yapıyordu.

“Kölelere özgürlük”, “yeryüzünde ezilenler önderler olacak”, “Allah sizi; evrensel adalet, kardeşlik ve barış yurdu (Daru’s-Selam) kurmaya çağırıyor” diyen ilk mesajlarda iktidar sahiplerini bombardımana tutan, “Mülk Allah’ındır” mesajıyla sermaye kalelerini yerle bir eden, “Allah’tan başka otorite yoktur” diyerek imparatorluk duvarlarını yıkan bir kitabın gereğini yerine getirmek, Rabbı hayata müdahil kılmaktır.

Aksi her halükarda Allah’ın değil; saltanat dinciliğinin; Ebu Süfyan’ın, Muaviye ve Yezid’in yarattığı dini yaşamak ve uygulamaktır…

Veyl olsun dünyaya tapan, Allah’ı hesaba katmayan, seküler dinleri Allah’ın dini imiş gibi sunan din baronlarına…

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları