Enes Tarım

Dil Disoje (Yürek Sızısı)

Enes Tarım

“Aşkın topraklarında yolcuyum bugün dostum

Yürüsem de yürümesem de sonu gelmeyecek o uzak yolun…

Gittikçe yükselecek, gittikçe derinleşecek, gittikçe uzaklaşacak

Yürek sızlıyor, feryat ediyor dostum…

Aşkın topraklarında kederliyim bugün bütün yollarım zorlu denizler kadar

Gittikçe yükseliyor, gökyüzü kadar

Yürek sızlıyor, feryat ediyor dostum…”

***

Söz ve müziğin “Mem Ararat”a ait olduğu bir parça Dil Disoje… 

Ve Youtube’de yaklaşık 1.5 milyon kişi izlemiş. 

Sanatçının Buka Barane” isimli parçası ise 7 milyon izlenme almış. 

Sosyal medya ortamlarında Kürt sanatçıları artık milyonlar dinliyor ırk ayrımı yapmadan ve 20 milyon 30 milyon tıklanan Kürtçe ezgiler var.

Bir ırkın dili dini etnisitesi, kültürü kutsaldır ve yüzyıllarca süren çağlardan yoğrularak gelir. 

Kültür zaten karşılıklı bir etkileşim değil midir? 

Tüm kültürler bir arada yaşayan, komşuluk ilişkileri geliştiren, kız alıp veren, zor günlerde biri birini muhafaza eden, kardeşliği, birliği beraberliği türkülerle damıtarak içselleştiren bir yaşanmışlıktır zaten. 

Gönlü ile gören birisi şöyle yazmış “Dil Disoje” nin altına (Cesur Karagül):

“Ne zaman bir sınır kapısı görsem, aklıma düşer saçlarının kızıllığı. Özlemin ne çok ağır geliyor saçlarının tek teliyle dünyayı tartıyorum, ne çok ağır geliyor saçın, dünyanın dengesini bozuyor. “Mor Behnam Kırklar kilisesi” son çanı çalıyor ve ben o sesle gözlerimi kapatıp hep buradaymışsın gibi seni düşlerim. 

Ayalarıma bir rahatlık veriyor, dokunduğun badem ağacı. Bu kısa bir zaman sürer sadece, bu kısa zamana tek tanık; susam kokan revaklı çarşısında susam satan kadınlar. Ey katran karasına bürünmüş zaman, senden çok bir şey istemiyorum, çocukluğumu ver sadece… 

Ve bir patlamayla bir kadının çığlığı yükselir arşa doğru içimden bir parça koparırcasına. Gözlerim Mardin kalesinin üstündeki uçurtmalarla dans eden güvercinlere takılı kalıyor. Rüzgâr Derik zeytini kokan saçlarını esiyor, dudağımın arasından Mem Ararat'ın 'Dil Disoje' sözü çıkıyor. Ve bastığın taşların üzerinden ağır adım yürüyüp badem ağacının altına oturuyorum. Şayet gelirsen bir gün, Mezopotamya'da topraklı bir damın üstünde sana şiir yazıyor olacağım…”

***

Kürtler ve Türkler tarih boyunca hep acı hep acı dolu şarkılar söyledi yazdı ağıtlar yaktı. 

Müzik tınıdan çok hissetmektir. 

Ağızdan çıkan sözler değil yürekten gelen sestir insana duyguyu hissettiren.

Tüm türküler, şarkılar, şiirler dinlensin; tüm düşmanlık fitnelerine rağmen bu şiirler ezberlensin, bu folklor, bu kültür, bu kardeşlik yüzyıllar boyu sürsün…

Çocukken neşesini büyüdükçe ızdırabını çekeriz hayatın. 

Ve mutluluk hayallerinin düş kırıklığı ile ölürüz. 

Sarı saçları ile süslenen güneşin çocuklarıyız hepimiz ve kardeşiz aynı toprağın üzerinde…

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları