Enes Tarım

DERİN TEESSÜFLERİMLE…

Enes Tarım

Öğrenci olaylarının yaşandığı günler...

Polis, Diyarbakır’da bir öğrenci evini basmış, bir sürü kitap toplamış, öğrenciler bir köşede sinmiş oturuyor, ama öyle pek de tehlikeli bir şey yok bulunanlar arasında.

Gençleri asıl endişelendiren, arkalarındaki duvarda asılı Karl Marx’ın resmi.

Bir ara, polislerden biri sormuş:

- Ula bu kimin resmidir?

"Hah" demiş gençler içlerinden, “Şimdi bittik...”

- Dedemin resmi abi...

Polis sinirle dişlerini sıkmış, öğrencinin ensesine bir şaplak atmış:

- Ula hiç utanmir misen!

Ha bele nur yüzlü, bele aksakallı bir deden vardır... Kakmışsan komünistlik yapisen...

***

Bugün muhterem bir hocamızın sosyal medyada yer alan son yazısını değerlendirmek istiyorum. İsim de vermek istemedim; kendisi ilimiz İslami camia üzerinde bendeniz de dâhil emeği olan biri.

Şöyle diyor muhterem hocamız yazısının bir kısmında özetle: “ …On sene önce hayal etmenin mümkün olmadığı bazı önemli şeyleri Allah'ın izniyle gerçekleştirmeyi başaran reisimizin, şu anda şikayet ettiğimiz rezaleti izale edeceğine, kendisinin de dünyaya haykırdığı gibi: " Ben dindar bir nesil yetiştireceğim " yolundaki misyonunu eda edeceğine inanıyoruz. Şer güçleri baş edemeyeceklerini bildikleri için şeytandan gelen vahilerle bazı Müslüman(!)ları yanlarına aldılar. Yazıklar olsun o kara lekelilere, Yazıklar olsun o kampta yer alanlara. La havla vela kuvvetel illa billah!..”

***

Hatırlıyorum da, sanırım 80’li yılların sonlarıydı. İslamı yeni öğrenmiş olmanın heyecanı ile Rahmetli amcama İslami tebliğ kastı ile tağuti sistemler içerikli siyasi bir vaaza başladığımda beni susturmuş; “Oğul oğul, biz bu topraklarda ne günler gördük. Tek Parti döneminde camilerimiz ahıra çevrildi, Arapça ezan okumak bile yasaklandı, Menderes asıldı. Sen neden bahsediyorsun…” diyerek karşı vaaza başlamış, uzun uzun Nurlu Süleyman’ı öven bir nutuk çekmişti. Büyük eziyetler yaşayan o nesillere Nurlu Süleyman, bir Mehdi edasında gelmiş ve onlarca yıl onların dini duygularını istismar ederek iktidarda kalmıştı.

Hocamız laik bir sistemde, temel ilke ve programı tamamen seküler olan bir partiden bahsediyor ve tüm Müslümanları biata çağırıyor farkında olmadan. Çağrı bir yana, siyasetten uzak durmayı tercih eden, eleştiren ve desteklemeyenleri de itham ediyor.

Malum, çoğu insanın özelliğidir kendi fikir ve düşüncelerini mutlak görerek karşı düşünceleri mahkûm etmek. Pek çok kez de fikirlerini Kuran’a tasdik ettirmek için uzak/ yakın demeden ayetler paylaşırlar Allah’ın kitabından, Resul sünnetinden…

Bilseniz iyi olur; yaşadığımız coğrafya, gayri İslami düzenlerin hüküm sürdüğü topraklar ve İslam maalesef bugünlerde kimsenin umurunda değil muhterem hocam. Bu gayri İslami düzenlerin hâkim olduğu topraklarda yüzyıllar boyu taa Muaviye’den beri İslam kralları var ve hepsi de tebaalarını Allah ile kandırarak nüfuz kazandılar, halk açlık ve sefalet içerisinde yaşarken kendileri saltanat içerisinde hüküm sürdüler yüzyıllar boyu. Onları ve gayri İslami düzenlerini meşrulaştıran da o Kralların etrafındaki dini bilen, nüfuz sahibi, sözü dinlenilir, kanaat önderi alim kişiliklerdi sayın hocam.

Bizler birkaç kıytırık özgürlük masalı ile insanları gayri İslami sistemlere çağırmanın, laik/seküler sistemleri İslam gibi sunmanın, meşrulaştırmanın Allah katındaki vebalini yıllarca sizden dinledik muhterem Hocam. Hem bu ülkede o çağırdığınız parti ile benzer kimliklere sahip muhalif siyaset yapan başka partilerde var biliyor musunuz? 

Ben samimiyetinize inanıyorum ve sizi böyle şeyler yazarken, konuşurken görmek ağırıma gidiyor muhterem hocam…

Derin teessüflerimi bildiriyorum…

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları