Enes Tarım

CUMARTESİ ANNELERİ

Enes Tarım

Hasan Ocak 21 Mart 1995’te evinden çıkar ve bir daha kendisinden haber alınamaz.

Gözaltından yeni çıkan ve İnsan Hakları Derneği’ne başvuran biri onu hücrede gördüğünü ve ağır işkenceler yapıldığını anlatır.

Hasan’ın annesi Emine Ocak 15 gündür oğlum kayıp diyerek o günün adalet ve hukuk mercilerine başvuruda bulunur.

Sonraki günlerde bir gün önüne oğluna ait bir dosya konur.

Katiller oğlunu iple boğmuş, tanınmaması için yüzünü kesip parçalamışlardı.

Ölü bedenini jandarma bulmuş ve Savcılığın emri ile kimsesizler mezarlığına defnedilmişti.

***

Aynı dönem Rıdvan Karakoç ta ailesi ile telefonda konuşmuş, polis tarafından izlendiğini ve endişeli olduğunu söylemişti. Bu onun son görüşmesi olmuştu; ailesi bir daha ona ulaşamamıştı.

O da aynı dönem öldürülmüş ve Hasan Ocak ile aynı yere atılmıştı.

Parmak uçları mürekkepli, ayakkabıları bağcıksız, tırnakları mor ve koltuk altları yırtılmıştı…

***

Bu ve benzeri hadiseler, uzun soluklu bir sivil eylemin başlamasına neden oldu.

Aynı dönem Galatasaray Lisesi’nin önüne 20 kadın geldi. Yakınları gözaltına alınmış, işkenceden geçirilmiş, öldürülmüş ve kaybedilmişti.

Talepleri, yakınlarının başına ne geldiğini öğrenmekti. Öldürülmüşlerse ölülerini bulmak, mezar başında yaslarını tutmaktı.

Ve sorumluların hak ettikleri cezaları almalarını sağlamaktı.

***

Eylem zamanla büyüdü.

Devlet AK Parti iktidarı öncesi defalarca kendisine “Cumartesi Anneleri” adı veren topluluğa müdahale etti.

AK Parti iktidarının özgürlükçü söylemleri kayıpları bulmak ve sorumluları cezalandırmak umutlarını artırmış; nihayetinde 2011 yılında Erdoğan zamanın Başbakanı olarak onları Dolmabahçe Sarayı’na davet etmiş, dinlemiş, takipçi olacağını söylemişti.

O gün partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, görüşmede Berfo Ana’nın da olduğunu hatırlatarak şöyle demişti: “Düşünün bir gece evinize geliyorlar. Gözlerinin önünde oğlunuzu götürüyorlar. 31 yıldır kapımı kilitlemiyorum diyor Berfo Ana. Belki bir gün çıkar gelir, gelirse kapıyı kilitli bulmasın diye hep kapıyı açık tutarım.”

Konuşmayı meclis salonunda hararetle dinleyen bakanlar gözyaşlarını tutamıyordu…

***

Cumartesi Annelerinin eylemi Erdoğan’la olan bu görüşmeden sonra da sürdü.

Geçen Cumartesi 700. hafta olacaktı.

Ancak bugüne kadar AK Parti iktidarı döneminde Cumartesi Annelerine müdahale etmeyen polis bu kez aşırı bir müdahalede bulundu.

Katılımcılara plastik mermi ve gazla saldırarak darp etti ve gözaltına aldı.

Eylemde, kayıp yakınları ve insan hakları savunucuları gözaltına alındı.

Gözaltına alınanların 100 kişiye yakın olduğu belirtiliyor.

***
Geçmişte Ak Parti iktidarı öncesi dönemde gözaltında işkenceli sorgulardan geçirilen insanlar, katledilip helikopterlerden ormanlara atıldı, asit kuyularında yok edildi, kalorifer kazanlarında yakıldı.

Kimisi de bilinmeyen yerlere, toplu mezarlarda üzerlerine bir avuç toprak atılarak gömüldü.

Dönemin meşhur beyaz Torosları ile iktidar karşıtı muhalifler bir türlü geri dönemeyecekleri yolculuklara çıkarıldı. 
Ve günümüze değin bu dönemde kaybolan insanların yakınları, çocukları, eşleri mağdurların akıbetini öğrenmek ve işkencecilerin, katillerin yargılanması için mücadele ettiler. Ama maalesef hiçbir istekleri şimdiye kadar karşılık bulmadı.

***

Cumartesi Annelerinin eylemlerinin barışçıl bir eylem olduğuna şüphe yok.

Onlar, uzun yıllar önce götürülüp bir daha dönmeyen, nerede, nasıl öldürüldüğünü, nereye, hangi şartlarda, kim tarafından gömüldüğünü, hatta gömülüp gömülmediğini dahi bilmedikleri, son sözünü, bakışını öğrenemedikleri çocuklarının kemiklerini istiyor.

Her cumartesi ellerinde karanfillerle oturarak yapılan bu eylemin 700.’süne yapılan müdahale gerçekten hoş değildi.

Ve bir anlamda AKP kurulmadan çok önceki kayıplara bir nevi sahip çıkma anlamı taşıyordu.

Yapılabilecek en masum ve meşru bir eyleme ortada hiçbir şey yokken plastik mermi sıkılarak müdahale edilmesi ve orada bulunanların yerlerde sürüklenerek gözaltına alınması başka nasıl izah edilir?

699 hafta boyunca her hafta yarım saatlik sessiz bir oturuşun ardından bir gözaltında kaybın öyküsünü anlatarak adalet talep ediyor; yakınlarının gözaltında kayboluşunu protesto ediyorlardı. 

Bağırmıyor, kavga etmiyor, şiddet gösterisinde bulunmuyorlardı.

Dolayısıyla böyle barışçıl bir eyleme Tomalarla, biber gazlarıyla saldırmanın bir izahı da yok.

İktidar muhalif her grubu terörle irtibatlandırılarak demokratik eylemleri suç sayılmamalı.

İnsan hakları taleplerine olumsuz bakarak önceki iktidarların gayrı meşru uygulamalarını sahiplenmemeli; onların geçmiş hukuksuzlukları üstlenmemeli.

Daha dün Cumartesi Anneleri ile görüşerek onları haklı görüp destek vaadinde bulunarak eski devlet anlayışını reddederek sahip çıkan iktidar, ortada farklı hiçbir şey yokken bugün aynı grubun, Cumartesi Annelerinin sırtına terörist yaftası geçirmemeli.

O anneler 1990’larda işkenceden geçirilen, katledilen ve kaybedilen çocuklarını arıyorlar.

İktidarların vazifesi annelerin haklı arayışlarına duyarlı olmak ve taleplerini karşılamak için devletin gücünü seferber etmektir.

Ak Parti iktidarı 1990’lardaki geçmiş iktidarların karanlık, kirli ve kanlı geçmişine sahip çıkmamalı, bilakis lanetlemelidir.

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları