Enes Tarım

Çöküş

Enes Tarım

Tüm dünya tüm uluslar özel olarak ta tüm İslam coğrafyası uzun süreden beri liberalleşme çabaları altında küresel kültürel bir dönüşüm yaşıyor.

Bunun bir sonucu olarak dini alan da bundan nasibini almış durumda. 

İslam dünyasında artık Allah’ın hükmedici olduğu ve bunun bir akide meselesi sayıldığı inancı maalesef kalmadı.

İslami değerler silsilesi ve tevhidi dönüşüm ideali hiçbir asırda bugün olduğu kadar böyle yıpranmamıştı.

Kültür ihracı yoluyla küresel projeler liberalleşmeyi tetikleyerek tüm yeryüzünü emperyal sisteme dâhil etti. 

Ve bizler artık İslami ideal ve isteklerden maalesef çok uzaklardayız…

***
Fetö tarafından işgal edilmiş olan dini alanın istismar edilmiş olmasının tabi artçı dalgalarının tusunamiyi tetiklemesi olağan idi. 

Bunun geleceği belliydi ve maalesef hiçbir önlem almadık.

Hangi limana sığınacağı, bizi hangi coğrafyaya götüreceği müşkil olan bir gemiye hazırlıksız binmek; hem de sorgusuz sualsiz yol almaya çalışmak en büyük akılsızlığımızdı.

Ve maalesef artık inmek üzere yanaştığımız kara parçasında vizyonsuzluk, tarafgirlik, parçalanmışlık girdabında can çekişerek boğuluyoruz.

Onlarca yıl hak özgürlük adalet sloganları atmış bir topluluğun muhalif düşünen herkesin baskı altında yaşadığı bir ülkede bunun sorumluluğunun ağır olacağı belli idi. 

Tüm olumsuzlukların İslami değerlere mensup insanlara yüklendiği bir zeminde zaten hangi İslami davetten hangi İslami değerden bahsedile bilinir ki…

Bahsedilse de İslamcı bir pratikte çöküşü, dışlanmışlığı, horlanmışlığı, kayırmacılığı, adaletsizliği özgürlüklere atılan düğümleri bizzat yaşayan, soluyan toplum kesimleri artık hangi söylem ve slogana eşlik eder ki.

Siyasi iktidara sonsuz kredi vererek her türlü icraatını destekleyerek kefil olan ve beraberinde hiçbir şeklide eleştiri yapma cesareti gösteremeyerek edilgen pasif güce tapınmacı kimlikler ile bir hayalet gibi gezinen siyasi figürlere artık kim neden inansın ki.

Toplum Müslümanların hak özgürlük adalet söylemlerine artık neden inansın ki?

***
İşte bunun içindir ki bizler İslam'ı toplumsal pratiğe dönüştürebilme şansımızı kaybettik. 

Manevi tasavvufi içsel dindarlıklara; sadece ruhani/manevi/içsel ritüel bir din algısına kitleleri mecbur kıldık.

Bu durumla ilgili olarak her camianın ahlaki/vicdani sorgulamalar yapması, İslami düşüncenin çöküşü ile ilgili empati yapması elzemdir.

Spinoza der ki: ” Kitleler tanrıyı kandırmak ister…” 

Bu kandırma çoğu kez, dini sadece ritüllere indirme şeklinde gerçekleşir. 

Yani günde belirli zamanlarda üç beş dakika bazı ritüelleri yaparak geri kalan yükümlülüklerden feragat etmek şeklindedir bu kandırış. 

Allah’ın hayata hükmedici, iyiliği emredici kötülükten nehyedici emirlerinden kaçınarak göstermelik ibadetlerle dini alanı geçiştirip dünyayı sahiplenmektir bu kandırmaca.

Oysa bu aslında sadece kendini kandırmadır. 

Bu kandırmacanın akıbeti büyük bir çöküştür aslında ahlaki ve dini anlamda. 

Nedeni de her daim toplumların sergilemekte olduğu sorumsuzluklar keyfilikler ve yozlaşmalardır.

İnkılabi İslami düşüncenin kişisel ibadetler toplamına dönüşmesinden bu toplumdaki her Müslüman fert sorumludur.

Toplumun İslam’a yabancılaşması, deizme meyli, seküler akla teslimiyetinin sorumlusu bizzat dini alanda iddia sahibi olan her İslamcı ferttir.

Müslümanların bu durumdan kurtulmak için çalışmaması düşünmemesi her hangi bir proje üretmemesi onların başka gerçekliklerin dünyasında, sanal bir dünyada yaşıyor oluşunun bir delilidir.

Düşünmeyen, üretmeyen, tartışmayan, katkıda bulunmayan, müşavere etmeyen, sorgulamayan, itaat eden, boyun eğen eleştirmeyen muhalefet etmeyen her Müslüman birey tüm bu yıkıntıdan harabeden çöküşten sorumludur.

Düşünmeden taklit eden itaat eden yığınlar sadece bilinçsiz sürüler oluşturur, cemaat değil.

İçerisinde bulunduğumuz kaos ortamını ve dindarlığın geleceğini yazmalı ve konuşmalıyız. 

Önümüzü kapatan bizi seküler projelere mahkûm edenlerin büyülü efsunlu sislerini dağıtabilmeli; bizi bu çöküşten kurtarabilecek hareketler, teşebbüsler başlatabilmeliyiz.

Ufkumuzu kapatan kısıtlayan bağlayan bizi umutsuzluk girdaplarında dolaştırarak umudumuzu kıran ideallerimizi baltalayan tüm olumsuzluklardan ari olmalı önümüze bakabilmeliyiz.

Aksi olan her hal bir İslami çöküştür.

En az bir Nuh tufanı kadar manevi bir çöküş.

Büyük bir çöküşün arifesindeyiz…

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları