Cenneti düşlerken...
Enes Tarım
Türklerin İslam öncesi dini olan Şamanizm inancında ruh ölümsüz kabul edilirdi.
Ve aynı İslam inancında olduğu gibi ölümden sonra da bir hayatın varlığı söz konusu idi.
İyiler ölünce “uçmağ” a, kötüler ölünce de “tamuğ” a gideceğine inanılırdı.
“Uçmağ” cenneti temsil ederdi ve gökyüzünde apaydınlık bir yerdi...
İyi insanların ruhlarının burada yaşadığına inanılırdı.
Bu yüzden, ölülerini giysileri silahları ve özel eşyalarıyla beraber gömer; ölüm sonrası hayatta bunların lazım olacağına inanırlardı.
Hatta o ölünce atını da kesip, başını mezarının başıucunda bir sırığa asıp sergiler; onun atı üzerinde cennete gideceğine inanırlardı...
***
İncil ve Tevrat ta ise ayrıntılı bir cennet tasviri yok.
Her iki dinde de cennet bilgilerinin çoğu kutsal kitap dışı kaynaklardan gelmekte.
Muharref Yahudi inancına göre cennet, Hz. İbrahim in ayaklarını bastığı coğrafyada şekillenecektir ki; burası Urfa’dan Mısır’a kadar olan bölgede Filistin’ ide içine alan topraklardır ve merkezi de Sion dağıdır.
Yahudi cennetinde gece olmayıp güneş 49 kat daha parlaktır ve tüm hastaları ışığıyla iyileştirir.
Cennetin her yerinde 90 bin çeşit güzel koku yayan bitkiler yetişir...
***
Hristiyanlıkta ise cennet, Adem ile Havva’nın kovulduğu “Aden Bahçesi” ne geri dönerek İsa ile yeniden buluşup, Tanrı’nın yanında sonsuzluğa ermektir...
Aden bahçesi İsa’nın yolunu izleyenlerin ulaşacakları mutluluk ülkesidir ve göktedir...
Yine İncil’de yeryüzü ve gökyüzünün yıkılıp yok edileceği, yerin ve göğün yeniden yaratılacağı, Tanrı’nın konutunun burada olacağı ve insanlarla beraber yaşayacağı, acı ve ölüm olmayacağı anlatılır...
Tevrat’ın aksine İncilin vaat ettiği cennette güneş yok ve Tanrının nuru cenneti aydınlatmaktadır.
Evlilik ve cinselliğin olmadığı Hristiyan cennetinde en çok göze çarpan ise, cennetin tam ortasında duran ve Adem ile Havva’nın cennetten kovulmalarına yol açan “bilgi ağacı” nın varlığıdır…
***
Kuran’da ise cennet, müminlerin içinde ebedi kalacakları ahiret yurdudur ve “me’va cenneti (şehitlerin ve mü’minlerin barınağı), adn cenneti (ikamet yurdu), darul hulud (ebedilik yurdu), Firdevs (bahçe), darusselam (esenlik yurdu), darul mukame (ebedi kalınacak yer), cennetunnaim (nimetlerle dolu bahçe), makamul emin (güvenilir yer)” gibi isimlerle anılır.
Kuran’ın cennet tasviri, İncil ve Tevrat’a göre çok canlıdır ve tüm insanların sahip olmak istedikleri hayallerin çok ötesindedir...
Genişliği göklerle yer arasındaki mesafe kadardır. (Al-i İmran 133).
Yakıcı, sıcak ve soğuğun görülmeyeceği bir yerdir. (İnsan 13).
Temiz su ırmakları, süt ırmakları, içenlere zevk veren içeceklerin aktığı ve süzme bal ırmaklarının olduğu (Muhammed 15), suyu zencefille kokulandırılmış tatlı su pınarı (insan 18), içince misk kokusu bırakan bir içecek (Mutaffıfın 25-26) de vardır.
Cennette türü meyvelikler, hurmalar, nar ağaçları(Rahman 68); bağsız, dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, çeşit çeşit kuş etleri (Vakıa 21,28-29) bulunur.
Cennetliklerin elbiseleri ince ve kalın halis ipektendir, süsleri altındandır, evleri güzeldir.
Cennetliklere hizmet etmek için ölümsüz genç hizmetçiler ellerinde altın kadeh ve tepsilerle dolaşırlar.
Altlarından ırmaklar akan üst üste bina edilmiş köşkler vardır.
Temiz eşlerle birlikte cennetin gölgelerinde tahtlar üzerinde kurulup yaslanırlar ve orada ne bir yorgunluk, ne boş ve yalan söz işitmezler…
***
Tüm dinler cenneti böyle eşsiz nimetlerle ve güzel tasvirlerle tanımlarken ve sadece iyilerin oraya gidebileceği şartına bağlarken insanlığın bugüne kadar geçirdiği evrelere baktığımızda malesef savaşsız gün geçmedi, geçmiyor...
İnsan ırkı kovularak geldiği dünyada vahşi hayvanlar gibi parçalayarak, öldürerek, katlederek yaşamını sürdürüyor ve büyük bir iyimserlikle de cenneti düşlüyor...
İyiliği kardeşliği yardımı ve sevgiyi beslemesi gereken dinler; kara vaiz, haham ve papazların elinde birer katliam aracı haline dönüşüyor...
Birer barış aracı olması gerekirken insanların biri birini katledip yok etmesinin en büyük nedeni oluyor...
***
Evet, İnsanlık tanrı adına bugün de nesilleri yok edip duruyor...
Muttaki dindarlar, cennette güzel bir ev kapma adına kendisi gibi olmayan herkesi; kadınları çocukları hatta beşikteki bebekleri dahi tanrılarını da arkalarına alıp ondan güç devşirerek öldürüp duruyor...
Palalarla, kılıçlarla, tüfeklerle bombalarla öteki olanları tamuğa, cehenneme göndererek cenneti kazanıp kahramanlık destanları yazıyor...
Ve herkesin ilahı diğerlerinin ölümünü emrediyor...
Tüm ilahlar, kullarının öteki olanlarla savaşmasını istiyor...
Müminler, kendi içlerinde dahi mezheplere bölünerek, diğerlerine saldırıyor yakıyor yıkıyor...
Beyni sulanmış ruhbanlar, dünyayı yok ederek kıyameti getirip ebedi mutluluğa erismek için ellerinden gelen herşeyi yapıyor...
Oysa cennet sadece Allah’ı birleyen, barışın ve iyinin yanında olan, ırkçılık yapmayan, savaşlara ve katliamlara karşı çıkan, özgürlük adalet ve eşitliği savunanların sadece gidebileceği bir yer...
O halde...
Selam, adaleti savunan, insan şeytanlarının iğvasına kapılmayan, tek hedefi dostluğu ve kardeşliği yüceltmek olanların üzerine olsun…