Enes Tarım

BARIŞIN TEMELİ SOSYAL UYUMDUR

Enes Tarım

Sosyal, siyasal ve dini anlamda tüm toplumsal kesitlerimizde büyük uyumsuzluklar yaşıyoruz ve bunun en önemli nedeni; sunulan yeni yaşam önerilerinin evrensellik, demokrasi ve insan hakları adı altında emperyalist projeler olması olsa gerek.

Dayatılan yeni kültürel kalıplar, toplumlarımızı ayrıştırıcı ve tektipleştirici içeriğe sahip.

İslam medeniyeti temelli geçmiş yaşam formlarımızın sunduğu adalet, merhamet ve ibadet kaynaklı nesnellikten farklı arzlar içeriyor ve bu yönü ile çatışmacı, ötekileştirici…

Cumhuriyet dönemi tüm siyasi elitler, toplumun değer yargıları ve tarihini ötekileştirici ve aşağılayıcı siyaset ürettiler.

Ve bu, geldiğimiz süreçte, toplumlarımızda büyük hasar ve yaralanmalara yol açtı.

Millet olarak tümümüz sosyal- siyasi ve dini temelde ağır hastayız ve çatışma halindeyiz.

Ve bu ağır hastalıklar binlerce yıl çatışmasız ve kavgasız yaşamış toplumlarımızın iç uyuşmazlık ve sosyal uyumsuzluklarla kavga halinde olmasının en büyük nedeni.

Geldiğimiz noktada ülkemiz OECD’nin sosyal uyum endeksinde son sıralarda yer alıyoruz.

Bu endeksle ülkelerin barındırdığı farklı sosyal kimlikler arası uzlaşı, farklı kimliklerin topluma dahli ve toplumsal kutuplaşma gibi veriler ölçülüyor.

Türkiye sosyal uyumun en az olup insanların birbirine güvenmediği en riskli ülkeler arasında.

Sıralama ülkemizin sosyal anlamda uyumsuzluğun ve bölünmüşlüğünün acı bir göstergesi.

Tüm bu yaşadıklarımız farklı kimliklerin birbirine olan güvensizliğinin, toplumsal bölünmüşlüğün göstergesi ve bu anlamda, toplumsal çeşitliliğin iyi yönetilmemesinin, farklı sosyal grupların topluma katılımının sağlanamamasının, dayanışmanın yerini kavgaya dönüştürmüş olmasının göstergesi.

Toplumlarımız siyasi partiler arası uyumsuzluklardan tutun da, mezhepler, cemaatler, gelir düzeyi farklılıkları, kadın- erkek eşitsizliği, kırsal- kentsel yaşam farklılıkları, engellilere duyarsızlık, Suriyeli mültecilere bakıştaki problemler, işveren-çalışan, futbol takımları arası rekabet,  cemaat ve tarikatlar arası tekfir, nesiller arası uyumsuzluk, bağımlı gençler ve sokak çocukları ve terör mağdurları gibi yığınlarca uyumsuzluk problemleri altında kıvranmakta.

Araştırma şirketi Gallup, her yıl bir “Küresel Duygular Raporu (Global Emotions Report)” yayımlıyor.

Hazırladıkları ankette: “ Dün hiç gülümsediniz mi? Ya da doya doya güldünüz mü?” sorusu yöneltiliyor.

Bu soruya ülkemiz insanın yalnızca yüzde 50 si “Evet dün gülümsedim ya da kahkaha attım” cevabı vermiş.

Ülke insanımız mutsuz ve uyumsuz.

Ve değindiğimiz onca uyumsuzluk içerisinde en temel ana uyumsuzluk konularını sayacak olursak siyasi, mezhebi ve etnik kamplaşmaları en temel çatışma nedenleri sayabiliriz.

Siyasi anlamda partiler arası rekabet ve liderlerin sert muhalefeti de kitleler arasında da düşmanlık tohumları ekmeyi beraberinde getirmekte.

Sonuç itibari ile toplumlarımız kronik sosyal uyumsuzluk problemleri ile yüz yüze ve tüm bu uyumsuzluklar da beraberinde toplumsal anarşiyi, kavgayı getirmekte.

FETÖ örneğinin olumsuz sonuçları sonucu cemaatlerin gücünün azalması, İslami davetin bitişi ve geçmiş İslami kültürün yok edilerek tamamen Protestan bir toplum inşa çabası, geldiğimiz uyumsuzluk ve çatışma sürecinin önemli başlangıç noktalarından biridir.

Binlerce yıldır bir arada ahenk içerisinde yaşayan farklı etnik kökenden halkların bir arada barış içerisinde yaşamasının kaynağı din olgusudur ve İslam bu sosyal uyumun ana harcıdır.

Etnik asabiyet problemlerinin, mezhep çatışmalarının ya da siyasi fikir ayrıklarının çatışmaya dönüşmeksizin barış ve kardeşlik temelli çözümünün tek formülü toplumlarımızın gerçek dini değerle tanışması, iyi bir eğitim ve öğretim programı ile kuşatılması ve toplumsal bilinç sağlanarak kardeşlik duygusunun pekiştirilmesidir.

Özellikle temel eğitim, “Anaokulu “ seviyesinden başlanarak yeniden yapılandırılmalı, geliştirilen “Karakter eğitimi” temelli programlar beraberinde toplumumuz, yeni bir “Kardeşlik ve sevgi-saygı temelli eğitim modellemeleri” ile yeniden şekillendirilmelidir.

İslam bize kardeşliği, barışı, ötekine tahammülü, farklı olanın zenginliğini, özgür düşüncenin değerini, merhameti, adaleti ve empatiyi öğretir.

İslam bize ırk-dil-din ve renklerin farklılığının önemsizliğini, asıl olanın takvada olduğunu ve tüm canlılara sevgi, merhamet ve anlayışla yaklaşmayı öğretendir.

O halde toplumlarımız kardeşlik eksenli İslami reflekslerle yeniden inşa edilmelidir.

Onlarca problemin çözümü bilinçli bir dini-milli eğitim politikası beraberinde dinle barışık programların özellikle küçük yaşlardan itibaren çocuk ve gençlerimize kazandırılması ile çözülebilir.

O halde bu alanda samimi gayretlerle ve tutuculuktan uzak sadece Rabbin rızası kaygıları ile çalışmalar yapan cemaat/STK/vakıf benzeri eğitim gönüllüsü yapıların önü açılmalı, teşvik edilmeli ve mevcut eğitim çalışmaları Milli Eğitim-Diyanet-STK işbirlikleri ile meşrulaştırılarak şeffaflaştırılmalıdır.

Aksi her zaman kavga, savaş ve anarşidir.

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları