Enes Tarım

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

Enes Tarım

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Yeşilliklerle kaplı kıyılar ve bodur çam ağaçlı ormanlar, yeryüzünde nazlı nazlı salınamayacak.

Bağırmaya çalışsa bile öfke dolu benizler, dudaklarını kımıldatıp haykıramayacak.

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Cami önlerinde ezan bekleyen amcalar da, firavunlara dua eden yobaz dindarlar da, dini ritüellere indirgeyen hocalarda olmayacak.

Yaz sıcağında harlanan sobalara odun taşıyan annelerde…..

Hayat dediğin nedir ki ey oğul, nefes aldın ve öldün.

Yaşanmışlık kayıtları, yerini parmak uçlarının konuşmasına bırakacak…

“Bir babadan evlada öğütler” tarihin tozlu sayfasında kalacaklar…

“Kız çocuğu gönlün neşesidir”i ıskalayacak hayat…

Ölü bedenler diz vuracak toprağa, kalkarken yeni ve ebedi hayata…

Tükenmez sanılan hayatlar, kucağında çıplak bedenini taşıyan zayıf kollarla sunulacak Rahman olana…

O gün çok zorlu bir gün şüphesiz!

***

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Yeryüzünü kanla doldurdunuz ya.

Masum kanlarıyla…

Çocuklar, kadınlar ve adamlar alınlarında şarapnel parçalarıyla
vurulup uzanmış yatıyorlar...

Kan gölcükleri dolu tarlalar uzanıyor önümüzde.

İnsan cesetleri uzatılmış boy boy….

Oysa cılız çocuklarımız yalnızca, oynuyordu kıyılarda. 

Çocuklar, küçük çocuklar…

Henüz hayatın baharındaydılar.

Upuzun sahillerimize uzanıverdiler…

***

“Abim neden gülümser gibi bakıyor?” demiştim ağlayan anneme.

“Öyledir oğul!” demişti iç çekerek:

“Çocukken ölenler, cennete sualsiz gitmenin sevincindedirler”

“Yer mavi, gök mavi, güneş mavi, kefen mavi...

O halde mezar taşları neden kan rengi anne?”

Gözler soluk, ağızlarda köpük köpük kimyasal…

Medyada esmerimsi bir zat: “İnsanlık onuru öldü” diyor.

Kölelerin de onuru mu olurmuş bayım…

***

Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Küstah adam, parmaklarını uzata uzata tehditler savuramayacak. 

Hesap gününün şiddetinden dağlar pamuk yüklü tarlalar halinde uzanıverdiğinde, gökler parçalanıp, gebe kadınlar bebelerini düşürdüğünde, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

Allah’ın gazabını hak eden mütrefler, yanı başlarında meleleri ile bakıverecekler.

Tek bir gök gürültüsü yetecek onları susturmaya.

“Demek gözlerin yerinden fırlayacağı gün bugünmüş” deyiverecekler sessizce…

***

Ölü çocuk ruhlarını kaç melek taşır acep?

Kaç melek sular cennet fidanlarını?

Orada lunaparklar da var mıdır sevinç çığlıkları attıran cennet çocuklarına?

Kevser havuzunda yıkanıp serinlerler mi küçük bedenleriyle…

Sen ey, kimyasallarla boğulan güzel çocuk! 

Sen ey küçücük bedeni açlığın pençesinde semalara yükselen ruhunla: 

“Ben Rabbimin bir imtihanıyım” diyorsun ya…

Sen ey, diri diri yakılan küçüğüm…

Bak geldi vakit!

Artık sussun tağutların işbirlikçi avaneleri...

Artık insin “Büyük şeytanın yanındayız” için kalkan eller…

En büyük zalime Hüseyn diyen diller…

Sussun artık yeryüzü şeytanları…

Gün ağır bir günüdür.

Gün zillet günüdür….

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları