Enes Tarım

Anadolu İslam'ı / 3

Enes Tarım

Ağır vergiler ve kimi devlet yöneticilerinin Türkmenlere kötü davranmaları Türkmenlerle Selçuklu yönetimi arasında bir mücadelenin oluşmasına da zemin hazırlamıştır. Bu da neticede Türkmenlerin Selçuklu yönetimine karşı isyan etmelerine kadar varmıştır.(1) 

Selçuklu yönetimi ise, savaşı meşrulaştırmak için bunlara “Rafizi”, “Harici” gibi çağrışımlar veren bir takım Sünnilik dışı isnatlarda bulunurken; isyana katılan Türkmenler de zaten Sünnilik dışı bir Müslümanlık anlayışına tabi idiler.

Bu devrin en önemli önderi, Şeyh Yusuf Hemedaniden ders almış olan Hoca Ahmed Yesevidir. Onun, Yesi’de kurduğu tarikat zamanla Anadolu’yu da içine alan bir etki alanına sahip oldu. 
Maveraünnehir ve Horasan’dan göç ederek gelenler arasında Bahaddin Veled, Mevlana Celaleddin Rumî ve Şems-i Tebrizi gibi önemli simalar vardı. 

Bütün bu sufilere Hacı Bektaşı Veli, Sadreddin Konevi ve Yunus Emre gibi isimlerde ilave edildiğinde Anadolu'ya tasavvufun nasıl girdiği ve ne şekilde yerleştiği daha iyi anlaşılmış olur.

Mutasavvıflar Anadolu'ya sadece doğudan değil, batıdan da gelmişlerdir. Örneğin Muhyiddin Arabi, Endülüs'ten yola çıkarak, çeşitli ülkeler ziyaret etmiş ve yıllarca Anadolu'da kalmıştı. 

Tüm bu isimlere rağmen bu dönem en fazla göze çarpan Yeseviye tarikatıdır. Ahmed Yesevi geleneği Anadolu'da Hacı Bektaş'la devam etmişse de Anadolu'da var olan bütün bir tasavvuf oluşumu ve kültürünü de sadece Yesevi tarikatına bağlamamak gerekir. Çünkü Anadolu'daki tasavvuf kültürünün İran menşeli boyutu da vardır ki, bu boyutun en büyük temsilcisi Mevlana Celaleddin Rumi’ dir. Bundan dolayı, Anadolu'da Yesevi ekolünün etkisi yadsınamayacağı gibi, Mevlevi ekolünün oynadığı rol de göz ardı edilmemelidir. 

Bu arada Abdulkadir Geylani'yi de unutmamak gerekir. Evliya Çelebi, Anadolu'da birtakım Kadiri tekkelerinden söz eder ki, o dönem Kadiri mensupları için yapılmış olan bu tekkelerde yüzlerce, hatta bazen binlerle ifade edilen Kadiri dervişleri kalmıştır. Evliya Çelebi, sadece Aksaray sancağında yedi binden fazla büyük evliyanın medfun bulunduğunun tevatürle sabit olduğunu söyleyerek(2) Anadolu'daki tasavvuf erbabının çokluğuna vurgu yapmakta.

Türkmenlerin o günden günümüze Sünni İslami düşünceden uzak geleneksel inançları bugün de yine tarihin tahrif edici rüzgarları altında bazı farklılıklarla da olsa devam etmekte.

Evren onun tapınağı, doğa, yer, gök onun secdegahıdır. Bu nedenle bugün çoğu Türkmen köylerinde cami bulunmaz ve ibadetlerini açık alanda ya da cemevi dedikleri “toplanma evi” inde yaparlar. Hacı Bektaş’ta bu nedenle tepelerde açık alanda gündüz veya gece tanrısına yakarırdı.

Günümüz erenleri olan Bektaşlar, cennete gitmek için niyaz etmez, namaza, oruca yaklaşmaz ama kendini aşmak için (cezbe) sema’ ya kalkar, göğe yükselir… 

O dervişlerin adı “Kalender” dir, “Divane” dir… 

Onlar Abdal, Işık, Torlak, Haydari diye de anılır. 

Bektaş bilge bir kişidir ama dinin ritüellerine, şeriatına uymaz. 

Onun söylediği ilahi ve şiirler yazılı değil, sözlü olarak ağızdan ağıza geçer ve O hacca da gitmez. Düş yoluyla gitmesi başka… 

Şamanlar gibi Bektaş Veli’de, Ardıç ağacına çok önem verir. 

Hırka dağında ardıç ağacının altında oturur, düşünür, yakılan ateşin etrafında halka şeklinde dönerek, semaya yükselir.

Bektaşın kucağında resmedilen sol taraftaki ceylan ren geyiğinden başka bir şey değildir. Sağındaki aslan da Asya’dan getirdiği ejderhası… 

Ona göre Tanrı insandan başka bir yerde aranmamalıdır ve Tanrı insanın gönlündedir… 

Bu ve benzer birçok inanç kırıntısı Türkmenlerin daha önce Asya’da bildikleri ve söyledikleri şeyler idi. Türklerin Asya’daki “Kendini bil ki Tanrıyı Bilesin” sözü ve benzeri gibi.

Bektaşilik bir inançlar karışımıdır ve Anadolu halkının birikimleri ile Asya’dan Türklerin getirdiği tüm öğelerin birbiri içinde erimesi, bütünleşmesidir. 

Alevilik; göçerleri ile kırsalı kucaklayan yaşam biçimi iken; Bektaşilik; kentliyi, okumuşu kucaklayan tekkeleri ile bir sosyal oluşum oldu. 

Bektaşilik tarihin sayfalarında karışıp, kaybolurken; Alevilik sözlü gelenekleri ile dedeler tarafından farklı zaman ve mekanda yapılan değişikliklerle gelişti, dönüştü ve günümüzde de yine Anadolu’da önemli büyüklükte toplulukların inanç birikimi olarak yaşamaya devam ediyor…

Selam ve dua ile… 

DİPNOTLAR:

1  Babailer İsyanı 

2 Evliya Çelebi, III, 194.

Yazarın Diğer Yazıları