Yeryüzünün merkezine/kalbine Kabe'yi inşa ederek imar faaliyetine mabetten başlayan Hz. Adem tarihin ilk yerleşim merkezini mabet etrafında şekillendirmiştir.
Bu aynı zamanda imarın/umranın da miladıdır.
İlklerin peygamberi olan Hz. Adem aynı zamanda yeryüzüne bir sünneti, geleneği de yerleştirmiştir.
Onu takip eden bütün resuller ya Mekke'yi yol edinmişler ya da kendileri Mekke'nin şubelerini inşa etmişlerdir.
O yüzden Kur'an Mekke'yi şehirlerin anası anlamına gelen "ümmü'l-kura" terimiyle tanımlamıştır.
Son resul, son nebi Muhammed (a.) da Tevhid mücadelesine yeryüzünün kalbinden insanların kalbine yol arayarak başlamıştır.
Uzun uğraşlarına rağmen yüreklerini vahye yeterince açmayan Mekke halkını terk etmek zorunda kalmış, Yesrib'e hicret etmiştir.
O da Adem (a) 'ın geleneğini sürdürmüş ve Yesribin kalbine "Mescidü'n-Nebevi"yi inşa etmiştir.
Davetin, şehrin, toplumun, ticaretin kalbi burada atmış, Yesrib "Medinetü'r-Resul" ismiyle yeni bir ruh ve yeni bir kimlik kazanmıştır.
Resullerinin izinde yürüyen Müslümanlar tarih içerisinde bu minval üzere şehirler kurmuşlardır.
Mekke, Medine, Bağdat, Şam, Buhara, Semerkant, İstanbul gibi herbiri aynı zamanda bilginin en sahih formu olan vahiyle sağlaması yapılmış ilim merkezleri olmuştur.
Böylece Müslümanlar yaşadıkları yerleşim birimlerini dönüştürerek "İslam Şehirleri" adıyla insanlığa yeni bir şehir modeli sunmuşlardır.
Bu şehirleri gezip, inceleyip değerlendiren insaflı bazı batılı düşünürler "İnsan Yüzlü Şehirler" diye bir tanımlama yapmışlardır.
Farabi, güvenliğin temin edildiği, İlişkilerin sıcak olduğu, insanlarının birbirinin huzur ve mutluluğu için yarıştığı, medeniyet üreten bu özgürlük timsali şehirleri "Erdemli Şehir" diye tanımlamıştır?
Nedir, ne menem bir şeydir bu Erdemli Şehir?
Merak eden var mı?
Selam ve dua ile.
(Devam edecek)