Borç
Cafer Çelik
Borç, vermek üzere, belirli vade ile alınan her şey. Bu alınan, para, çeşitli yiyecek, eşya da olur. Alan borçlu olur. Vadesi dolduğunda ödemek mecburiyetindedir. Borçlu almakla, geçici de olsa sıkıntıdan kurtulur, verende sıkıntılı kimseye yardımcı olmuş olur. Borçlu, imkanlarını değerlendirip, vadesinde borcunu ödemek için hazırlık yapmaya çalışır. Bir aksilik olup vaktinde ödemesinde aksaklık olacaksa, durumu alacaklıya arz eder, mümkünse vadeyi uzattırır, uzattıramazsa, imkanlarını sıkıştırır, borcunu öder.
Geçmişte borç alma, verme çok olurdu. Zamanımızda bu şekilde yardımlaşmalar da azaldı. Azalış sebepleri arasında paranın değer kayıp etmesi, diğer şeylerin değerinin değişmesi, verenlerin zararına benzeri bazı gelişmelerden ziyade, borçlunun vadesinde ödememesi, az da olsa bazılarının inkar etmesi, vermemek için çeşitli güçlükler çıkararak, alacaklının huzurunu bozması, insanlar arasında itimat ve itibarı azaltmaktadır. Adam bir menfaat beklemeden, yardıma ihtiyacı olana Allah rızası için yardımcı olmuş, alan minnettar olacağına yakışıksız davranıyor. Çevrede, yakınlar arasında çok kimseler, imkanı olup da en acil durumda olanlara, borç vererek de yardımcı olmayanları ayıplardık. Çok görüyoruz, borç alıp da alacaklıya güçlük çıkararak, verdiğine pişman edenleri. Çevre yanlış yapanlara etkili tepki göstermiyor; adam sana iyilik etmiş, sen kötülük işliyorsun, insanlar arası yardımlaşmanın azalmasına, yok olmasına sebep oluyorsun, demiyorlar. Yapılan yanlış ve yakışıksız durumlarda, herkes şahsına yapılmış gibi tepki göstermeli, çevrede yeterli bir topluluk haklının yanında, haksızın karşısında yer alsa, yanlış yapan halk tepkisini düşünüp, haksızlık yapmaya cesaret edemez. İnsanlar yalnızlıktan kurtulur, yanlışlar azalır, uygunlar artar, insan topluluğu, diğer canlılardan üstün farklılığını göstermiş olur.
Beklide itimatsızlığın artmasına aşırı itimat sebep olmuştur. Birine borç verirken kimsenin haberi olmadan verilmiş, yazılmamış, borçlunun yanlış yapma cesaretini artırmış, borçlular arasında inkar edenler, vadesinde ödemeyenler artmış; imkanlıların, ihtiyaçlılara borç vermede çekingen davranmasına, vermemesine sebep olmuştur. Kur’an ilahi yasasında, “Ey iman edenler! Belirlenmiş bir süre için birbirinize borçlandığınız vakit onu yazın. Bir katip onu aranızda adaletle yazsın. Hiçbir katip Allah’ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan geri durmasın. (Her şeyi olduğu gibi) yazsın. Üzerinde hak olan kimse(borçlu) da yazdırsın. Rabbinden korksun ve borcunu eksik yazdırmasın. Şayet borçlu sefih veya aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdıramayacak durumda ise, velisi adaletle yazdırsın. Erkeklerinizden iki de şahit bulundurun. Eğer iki erkek bulunamazsa rıza göstereceğiniz şahitlerden bir erkek ile-biri yanılırsa diğerinin ona hatırlatması için-iki kadın(olsun). Çağrıldıkları vakit şahitler gelmemezlik etmesin. Büyük veya küçük, vadesine kadar hiçbir şeyi yazmaktan sakın üşenmeyin. Böyle yapmanız Allah nezdinde daha adaletli, şehadet için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha uygundur. Ancak aranızda yapıp bitirdiğiniz peşin bir ticaret olursa, bu durum farklıdır. Bu durumda onu yazmamanızda sizin için bir sakınca yoktur. Alış-veriş yaptığınızda şahit tutun. Ne yazan ne de şahit zarara uğratılmasın. Eğer bunu yaparsanız (zarar verirseniz) şüphe yok ki bu sizin yoldan çıkmanız demektir. Allah’tan korkun. Allah size gerekli olanı öğretiyor. Allah her şeyi bilmektedir.” (2/282) buyruluyor. Kur’an’da en uzun ayet borçla ilgili.
İlahi yasa bilinse, inanılsa, uyulsa, uygulansa yanlış ve yakışıksız haller olmaz. Görülen, olan, olacak her uygunsuz, yanlış, yakışıksız, huzur bozucu tüm şeylerin sebebi noksansız ilahi yasaya uyulmaması, uygulanmamasıdır. Sözleşmelerin daha sağlam olması için, sözleşmenin imza ile birlikte, parmak basmakla da tasdik edilmesidir. Parmak izi inkarı imkansız bir şehadettir.