Bir yetkilinin anlattıkları
Cafer Çelik
Avrupa’dan, Amerika’dan yurdumuza heyetler gelir. Gerçek amaçlarını bilemeyiz. Göstermelik, tasvip edeceğimiz amaçlarını söylerler. Yetkililerimiz yardımcı olur, her türlü kolaylığı sağlarlar. Önceki yıllarda, Amerika’dan gelen bir heyet Dörtyol’da kaymakamla buluşur. Konuşmalarında memleketleri için övgü dolu, memleketimiz içinde yanlış, yakışıksız çok şeyler söyler. Çok sıkılan yetkili tercümana-Şuna sor, bizim hiç mi üstün halimiz, ilerde bizi etkin-üstün kılacak bir imkanımız yok. Benim söylediklerimi tercüman heyet yetkilisine söyledi. Yetkili-Sizi gelecekte üstün ve etkin kılacak iki imkanınız var. Biri nüfus artışınız. İkincisi dininiz. Diğer milletler azalıyor. Siz hızla çoğalıyorsunuz. İlerde çoğalarak üstünlük sağlarsınız. Dininizin esasları çok üstün. Bilir, inanır, gereğini yapar, yaşarsanız, düşünen, araştıran her insan doğruyu, üstünü, uygunu bulmaya çalışır. Dünya küçüldü, herkes görecek, araştırıp, Müslüman olacak, Müslümanlık dünyaya yayılacak, etkin olacaksınız. Sizin göremediğiniz, bu durumları gören, dünyada üstünlük sağlamayı amaçlayan millet, inancı sarsmak, Müslümanları yanlış tanıtmak, nüfus artış hızını durdurmak, Müslümanları dinlerinden uzaklaştırmak için yaptıklarını artıracaklar, sizin üstünlük kurmanızı engellemeye çalışacaklardır.
Teşhis doğru, tehlike belli. Tedbir ve çalışmalar yeterli değil. İslam’ı bilmediği, inanmadığı halde bildiğini, inandığını sanan, bilmek, inanmak için çalışmayan, gereğini yapmayan, yaşamayan, inançsızlardan farksız hal ve hareketler sergileyen, Müslüman isminden de vazgeçmeyenlerin oranı az değil.
Bir kimse, neye inanıyorum? Neden inanıyorum? İslam’ın üstünlükleri nelerdir? Müslüman olarak yapacaklarım, yapmayacaklarım nelerdir? Diye kendisini sorgulaması gerekmez mi? Zamanımız çok imkanlı. Kitaplar çok. Yetkililerle görüşmemiz, konuşmamız da mümkün. Bedeni rahatsızlığımız yaşamımızda; iman, itikat noksanlığımız dünya-ahret huzursuzluğumuzun sebebidir. Ya bilip, inanıp, gereğini yapıp, yaşayarak olmalıyız. Ya da olmadığımızı bilmeli, olmaya çalışmalıyız. Böyle boş halle kendimizi, kendimiz gibileri aldatırız. Dünya huzuru, ahret saadeti sağlayacak yüce, noksansız esasları inceleyip İslam’ı kabul edecekleri de engelleriz.
Din, yaratılanlar içinde insanı üstün kılan, yalnız insanlara has özeliklerin başında gelir. Yaratan insanları yaratmış; dünyada huzur bulmaları, ahrette ebedi saadete ermeleri için uyup, uygulamaları için esaslarını, insanlığın gelişmesine uygun olarak, seçtiği peygamberleri vasıtasıyla duyurmuş. (124000) Peygamber’in geldiği bildirilmektedir. İlahi yasaların özünün özü, Allah vardır, birdir. Ahret vardır. Dünya sonlu, ahret ebedidir. İnsan ölecek, yaptığı hayrın, şerrin karşılığını görecektir. Mesul olması, mükafat görmesi için esasa uyup –uymama iradesine sahiptir. Ahret hayatındaki makam ve mükafat ilahi yasaya uyuşuna göre olacaktır. Kur’an en son, ilahi, orijinal, insanlığın dünya huzurunu, ahret saadetini, inanılıp, uyulup, uygulanırsa kıyamete kadar sağlayacak yasadır. Diğer ilahi yasalar tahrif edilmiş olduğundan huzur, mutlulukta etkin olamamıştır.