Abbasi Halifesi Mutasım döneminde Rum valisi yağmaladığı Müslüman kasabalarından birinde Müslüman bir kadını esir alır. Kadına işkence ederlerken kadın "Va Mutasımah! Neredesin ey Mutasım!" şeklinde bağırır feryat eder... Bunun üzerine Rum valisi dalga geçerek kadına: “Tabi, Mu’tasım beyaz atlı ordularıyla şimdi gelir ve seni kurtarır” der. Bu haber hilafet sarayına ulaştığında Mutasım sevdiği bir içeceği yudumluyordur. Haberi öğrenince: “O kadını esaretten kurtarmadan, bana yeme içme yok !” der. Rum valisinin söylediği gibi büyük bir süvari birliği hazırlar ve kendisi bizzat bu orduya komutanlık eder. Abbasi Halifesi Mutasım Billah şehri fetheder ve Rum valisini öldürür, kendisine haykıran o kadını bulur ve elinin bağlarını çözer ve onu tutsaklıktan kurtarır.
Geçenlerde Gazze’de ‘Va Mutasımah’ diye feryat eden mazlum bir kadıncağızın videosunu izledim. Bu ümmetin Mutasımı kimki diye sordum kendime. Yıllarca mazlumlara kucak açan, yurt olan Anadolu, son 20 yılda ümmete umut oldu. Mazlum coğrafyalar Türkiye’den gelecek yardım elini bekledi. Şahidiz ki çoğu zaman bu yardım eli uzandı. Suriye’den Arakan’a, Doğu Türkistan’dan Keşmir’e, Moro’dan Patani’ye, Bosna’dan Somali’ye, Azerbaycan’dan Libya’ya… Dinin temeli olan ezanların yükseldiği her toprak benim vatanımdır düsturuyla mazlum insanların yardımına koştu bu ülke, omuz verdi, yetimi doyurup kolladı, düşenin elinden tutup kaldırdı.
İşte şimdi gözlerin nuru, gönüllerin süruru mübarek Kudüs topraklarından bir feryat yükseliyor. Bir avuç Müslüman 2 milyar müslümanın gözü önünde soykırıma maruz kalıyor. Siyonizm, hedefine doğru adım adım ilerliyor. Güçleri olmalarına rağmen İslam ülkeleri liderlerinin elinden sadece bürokrasi mi geliyor. Maalesef Türkiye, İsrail ile diplomatik ilişkileri bile kesemedi. Hala bu topraklardan İsrail’e ticari gemiler gidiyor. Halbuki Reis’ten beklentiler farklıydı. Hayaller suya düştü, ümitler kırıldı, artık hiçbir hüsn-ü zan kalmadı. Gazze yalnız bıralıkdı. Beğenmedikleri Yemen kadar olamadılar. 2 bin tır refah sınır kapısında bekliyor. Onlarca İslam ülkesi bir sınır kapısını bile açamadı.
Gazzenin feryadı arş-ı ala’yı titretirken mazlumların umudu! Türkiye seçim havasına girdi. Her seçimde dillendirilen ümmetin ortak değerlerine sahip çıkmanın zamanı değil mi? Bundan daha büyük seçim yatırımı olabilir mi? Kudüs kırmızı çizgimizdir diyenler çizgi derken neyi kastettiklerini açıklamak zorundalar zira ortada çizgi filan kalmadı. Peki Müslümanlar bu seçimde nasıl bir tavır alacaklar merak ediyorum. Hükümeti harekete geçiremedik bari oy kartımızı kullanalım. Türkiyeli Müslümanların “Gazze yoksa biz de yokuz!” diyerek haktan yana tavır almalarının zamanıdır. Malatya gibi 28 şubatta İslam düşmanlarının ilk hedefleri olan mütedeyyin şehirler ya ceket siyasetine kurban gidecek ya da değerlerine sahip çıkıp çantada keklik olmadığını gösterecek.
Bizler Müslümanız partici değiliz. Partiler İslam’a ve insanlığa hizmet ettikleri oranda kıymetlidir. Halihazırda bu kokuşmuş siyaset arenası Gazze’den sonra daha da mide bulandırıcı hale geldi. Allah bize yeter O ne güzel vekildir.
Gazze yoksa biz de yokuz.
Gazze yoksa oy da yok…