Asiye Türkan Aile Danışmanı / İlahiyatçı

Hayat insana sunulmuş bir fırsattır

Asiye Türkan Aile Danışmanı / İlahiyatçı

Yaşanan bütün iyilikler ve kötülükler göze tabi, ameller ise ilme tabidir. Göz neyi görüyor ya da görmek istiyorsa ameller de öyle olacaktır. 

Kalbin içinde yer eden niyet hayata geçen eylemdir. Bu niyeti bilen öncelikle kişinin kendisidir. Bir bilen daha vardır. O da Rahman olan Allah... 

Bütün hayat bu niyetler doğrultusunda şekillenir. 

İnsan akıl baliğ oluşunun akabinde, kainatla girdiği ilişki ve elde ettiği bilgilerle ya yaratıcıya yakınlaşır ya da bu bilginin üzerini örterek Rabbine nankörlük eder. 

Varlığında iyilik ve kötülük yapma kabiliyeti olan insana hayat her zaman iki seçenek sunar. 

Adem ya da Şeytan olmak!

Doğru cevapların içinde olduğu kitabı okuyup anlama gayretine giren Adem olur.

Adem olmak; verilen nimetlere şükrettirir. Nasihat dinler, güzellikleri görürü, gerçekleri anlar,  sever ve sevilir. 

Varlık sorularını kendine soran insan merakını soru sorarak aşar. Soru sormakla insanlığının önü açar. Kulak, göz ve kalp sorumlu tutulacağı için hakkında bilgi olunmayan konularda konuşulmaz. Zira Hak Teala şöyle buyurmuştur:

“Hakkında bilgin olmadığın şeyin ardına düşme. Çünkü kulak, göz ve kalbin her biri bundan sorumludur.”(İsra:17/36)

Mutlu, huzurlu ve başarılı bir hayat yaşamak isteyen herkes bilmelidir ki, doğru bilgi doğru düşünmenin temelidir. 

Doğru düşünmek de doğru kararlar alıp, doğruları yapma gayretinin sonucudur. 

Göz gördüğü doğruyu doğrular, kulak duyduğu güzelliği kalbine yansıtır, gönül de kalbine yansıyanı sevmelidir. Yaptığı hatalardan da vaz geçmelidir. 

Elbette şeytan günah işlenmemizin ve hata yapmamızın sebebi değildir. 

Hiç kimse öğretmeni Hak Teala olan Adem kadar bilgili de değildir. 

Şeytan, Adem ve eşini insanlığın en büyük emelleri olan ölümsüzlük ve bitmez saltanat ile aldatmıştır. Buna da Allah’ı şahit tutmuştur.

Apaçık düşmanı olduğu ve kanmaması talimatını alan Adem ve eşi bu emri unutup cahillik yapmış, yaptıkları bir hatadan dolayı nimetlerden mahrum kalmıştır.

Demek ki her hata bir mahrumiyet doğuracaktır. 

Tövbesi yapılmayan hatalar da insanı şeytana yaklaştır. Şeytan böylelikle insanın aklını çeler. Zira Hak Teala şöyle buyurur:

“Kim Rahman’ın zikrini görmezlikten gelirse başına bir şeytan sararız; onun arkadaşı olur. Onlar bunları yoldan çevirirler ama bunlar doğru yolda olduklarını sanırlar.” (Zuhruf: 43/36-37)

Doğruların üzerinin bile bile kapatılması, yanlış bilgilere itibar edilmesi, kalpler izin vermediği halde dünya isteği ile Allah’ın apaçık emrine rağmen dünyevi fetvalara itibar edilmesi ve Allah’ın kitabının görmezlikten gelinmesi sonucu zelil  olunur. Halbuki izzet ve şeref ancak Allah katındadır.

Aklın yolu birdir. Hayat insana sunulmuş bir fırsattır. Fırsatlar değerlendirilmek içindir. Değerlendirilmeyen her fırsat, zarar olarak insana geri döner. Zira zaman yaydan çıkmış ok misali asla geri gelmez. 

Allah (c.c.) Mülk suresinde “Ölümü ve hayatı yaratan odur. Bunlar; hanginiz daha güzel iş yapacak diye sizi yıpratıcı bir imtihandan geçirmek içindir. O güçlüdür, bağışlayıcıdır.” buyurmuştur. 

Hayat, bir imtihan süresi ise ölüm de bu imtihan süresinin bitiş ilanıdır. Her canlının tadacağı ölüm sonucunda iyiler ile kötüler aynı değerlendirilmez. İyilikleri fazla olanların mükafatları çok iken, kötü olanların cezaları da elimdir.

Hasıl-ı Kelam: Kainatın tek yaratanı ve sahibine gönül vermek ve vahyin gücüne inanmak gerekir. İnanmak teslim olmayı ve güvenmeyi gerekli kılar. Nitekim Hak Teala doğruların tek kaynağı ve herkesin anlayacağı vahyinde şöyle buyurmaktadır:

“Bu (vahiy) insanlık için bir bilinç kaynağıdır; Gönülden inananlar için de bir rehber ve bir rahmet membaıdır. Yoksa kötülük işleyenler, kendilerini, inanıp Salih amel işleyenler gibi kılacağımızı; hayatlarının ve ölümlerinin bir olacağını mı sanıyorlar? Ne kötü hüküm veriyorlar!” (Casiye 45/20-21)

Selam ve dua ile…

Yazarın Diğer Yazıları