Asiye Türkan Aile Danışmanı / İlahiyatçı

Cumartesi halkı ve biz!

Asiye Türkan Aile Danışmanı / İlahiyatçı

Dünya bir taraftan pandemi ile boğuşurken, evlerine hapsedilen insanların nefesleri kesilir duruma gelmişken açık hava tımarhanesine dönüşen dünyanın gündemi yine göz yaşı ve kanla sulanmıştır. Her sene görmeye alışık olduğumuz birinci sayfa haberlerine şahit olan vicdan sahipleri, ezilen mazlumları görmekle patlamaya hazır bir bombaya dönüşmüştür. Mabede düşen yangının bir parçası da yüreklerimizi dağlamaktadır.

Hak Teala Nisa suresi 36. Ayetinde sadece kendisine kulluk etmemizi, kimseyi kendisine ortak koşmamamızı, anne babamıza iyilik etmemizi, yetimlere, çaresizlere, yakın ve uzak komşuya, arkadaşa, yolcuya ve hakimiyetimiz altındakilere iyilik etmemizi emretmiştir. Bunu yapmamamızı büyüklük taslamakla eş tutup sevmediğini de buyurmuştur. 

Hal böyle olunca inananlar olarak bize düşen teslim olmak, gerekeni yapmak olmalıdır. Aksi takdirde Allah Resulünün Tirmizi den nakledilen “Canımı gücü ve kudretiyle elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, ya iyilikleri emreder ve kötülüklerden nehyedersiniz, ya da Allah kendi katından yakın zamanda üzerinize bir azap gönderir. Sonra Allah’a yalvarıp dua edersiniz ama duanız kabul edilmez.” durumuna düşeriz.  

İyiliği emretmek, kötülüğü nehy etmek!

Vahyin içinde Yahudilere atfen cumartesi avlanma yasağı anlatılırken hayatta üç türlü insanların var olduğu hakikati sunulur. Yasağa uyulmaması sonucunda şeklen mi yoksa ruhen mi diye faklı yorumlanan maymunlaşma hadisesinde bu üç tip insanın varlığı hatırlatılmaktadır. 

Birinci tip insanlar; bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın derler ve uzaklaşırlar. 

İkinci tip insanlar; haksızlık yapanları ikaz ederler lâkin onlarla oturup kalkarlar. 

Üçüncü tip insanlar, haksızlık yapanlara engel olurlar, bu kişilerden de uzak dururlar.

Hak Teala Araf suresinin 163. Ayetinde bu hakikati şu şekilde bizlere sundu;  

“Bir de onlara deniz kıyısındaki şehri(n uğradığı sonucu) sor. Hani onlar cumartesi (yasağını çiğneyerek) haddi aşmışlardı. ‘Cumartesi günü iş yapma yasağına uyduklarında’, balıkları onlara açıktan akın akın geliyor, ‘cumartesi günü iş yapma yasağına uymadıklarında’ ise, gelmiyorlardı. İşte biz, fıska sapmaları dolayısıyla onları böyle imtihan ediyorduk.” 

Bu sona o günün bütün inananlarının ortak olması işin acı vahametini daha fazla ortaya çıkarmaktadır. Bu günü ibadetle geçirip de diğerlerini uyarmayanların ya da uyardıkları hâlde onlarla aralarını açmayanların, imtihanın kurallarına riayet etmeleri helake uğramalarına engel olmamıştır. 

Devam eden ayetlerde neden öğüt veriyorsunuz diye soran bir guruba nasihat edenlerin verdiği cevap da; Araf suresinin 164. ayetinde "Rabbinize karşı bir özür için ve bir ihtimal sakınabilirler, diye (öğüt veriyoruz)” olmuştur.

Kötülükten men edenlerin kurtarıldığı, zulmedenlerin haksızlık yapanların da şiddetli bir azaba uğradıklarını devam eden ayetlerin konusu olmuştur. 

“Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında ise, biz de kötülükten sakındıranları kurtardık. Zulmedenleri yaptıkları fısk dolayısıyla pek zorlu bir azap ile yakaladık. 

Onlar, kendisinden sakındırıldıkları ‘şeyi yapmada ısrar edip başkaldırınca’ onlara: ‘Aşağılık maymunlar olunuz’ dedik.”

Acaba İslâm dünyasındaki yaşanan onca zulümler bu ayete uyulmadığından mıdır?

Acaba bu kadar zulüm, kadın ve erkeğiyle bu davete icabet edilmediğinden midir?

Kendimizi kader mahkûmu görmemiz, bizi bu sorumluluklardan kurtarabilecek midir?

Allah Resulü (s.a.v.)“Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.” Buyurmamış mıdır?

Yanlışları görüp, kınayanın kınamasına bakmadan, yalnız kalacağımızı da bilsek düzeltme yolunda gayretli olmalı değil miydik?

Zaman ahir zamanı! Zulümlerin arttığı zaman!

Durum ortada. Bu üç tip insandan hangisi olacağımızı seçmeli, tarafımızı belirlemeliyiz. Aksi takdirde çok geç kalmış olabiliriz...

Ves-Selam

Yazarın Diğer Yazıları