Asiye Türkan Aile Danışmanı / İlahiyatçı

Ahsel el takvim İnsan

Asiye Türkan Aile Danışmanı / İlahiyatçı

HAK TEALA, tek bir nefisten yaratıldığımızı beyan ettiği Nisa Suresinin 1. ayetinde kimimize erkek kimimize de kadın kıyafetini giydirmiştir. Hiç birimiz seçimimizi kendimiz yapmadık. Ne doğduğumuz kültürümüzü ve topraklarımızı, ne ilk eğitimimizi aldığımız ailemizi ve akrabalarımızı, ne de cinsiyetimizi belirleyen kadın ve erkek oluşumuzu seçmedik. Hal böyle olunca seçimini yapmadığımız, gayretimizin ve emeğimizin olmadığı konular üzerine ne övünebilir, ne de yerinebilir ne de değiştirebiliriz. 

O halde makalemize insanı yani kendimizi tarif etmekle başlayalım. Batı felesefe akımının düşünürlerinde olan Descartes insanı “düşünen canlı”, Andre Gide “hisseden hayvan”, Emile Durchhieb “Sosyal hayvan”, A. Camus “isyan eden canlı”, Marx “alet kullanan hayvan” derken  “insan insanın kurdudur” tabiri ile son noktayı kendilerince koymuşlardır. 

Bütün bu tariflerin her birinin doğruluk payı olmakla birlikte, sadece bir boyutu anlatılmış, bütün göz ardı edilmiştir. Karanlıkta hiç fili görmemiş birinin tarifi gibi olmuştur. Halbuki Hak Teala insanı Tin suresi 4. Ayetinde “Ahsene-i Takvim” üzere yarattığını belitmiştir. Secde suresinde ise bizi diğer yaratılanlardan ayıran noktamızın duymamız, görmemiz ve gönlümüzle akletmemiz olduğudur. 

Batı bütün bu tarifler ışığı altında bizi insan yapan bütün değerlerimizi bir kenara bırakarak eşyalaştırmış, insanlığımızın ölümüne sebep olmuştur. Hak Teala’nın gözetleyici olduğunu unutup, hak ve hukuka riayet edilmeyi kendi koydukları kanunlarla sağlamayı düşünmüşlerdir. Doğruluğu hakta değil çoklukta arayan bir sistem kurup, bizleri bu sistem içinde köleleştirmiştir.

Köleleşen bizler de vaat edilen dünya nimetlerini öncelememize sebep olarak yarın kadar yakın olan ahireti görmemize engel olmuştur. Müslümanım demenin bizi kurtaracak bir eylem olduğuna inanmış, başı boş bırakılacağımızı düşünür olmuşuz. Halbuki Hak Teala, bizim başıboş bırakılmayacağımızı, gökle yer arasında bulunanların oyun ve eğlence olsun diye yaratılmadığına bir çok ayetinde vurgu yapmıştır. 

Yaratılan her şey bir gaye uğruna yaratılmıştır. Bizim erkek veya kadın olarak yaratılmamız bu hakikatin bir parçasıdır. Bizim sükunete ermemiz ve  huzur bulmamız da  hedeflenmiştir. Bunun için Allah Teala, evlerimizi huzur ve sükun yeri kıldığını Nahl suresi 80. Ayetinin konusudur. Evlerimizde huzur ve sükunun olması için de meveddet ve merhameti şart koşulmuştur. 

“Size kendi nefsinizden huzura kavuşabilesiniz diye eşler yaratıp, aranıza sevgi ve merhamet koyması da Onun ayetlerindendir. Bunda, düşünen toplum için ibretler vardır.” (Rum Suresi: 30/21)

Meveddet ve merhamet huzurlu olmamızın şartıdır. Muhabbet kalpten, acıma duygusu vicdanımızdan gelen sesimizdir. Bu sesleri ancak mutmain olmuş kalbimizle ve bedenimizle algılarız. 

Mutmain olmamız ancak zikirledir. Çünkü Rad suresi 28. Ayetin özeti kalplerimizin ancak Allah’ın zikri ile tatmin olup, sükun bulacağı hakikatı vardır.  Cenab-ı Hak Ankebut 45 de en büyük zikir olarak da namazı zikretmiştir. Sadece Allah’a kulluğun ve Allah’a itaatin, günde beş defa tekrarı mahiyetinde olan namazı kılmazsak kalplerimizde sükun ve huzur olmayacağıdır. Zira iyi insan olup kötülüklerden uzak durmamız, hayatın içinde olup dim dik olmamız, hayırda yarışıp yardımda bulunmamız kısaca hayata ve insanlara Allah rızası için dokunmamız namazın öğretisidir.

Aynı zamanda zikir; kullanıma hazır bilgilerimizdir. Bilgiler kullanılmak için vardır. Kullanılmayan bilgi bizi mutlu etmez. Bilgileri yaşamak için öğreniriz. Yaşanmayan bilgi yüktür. Bu durumu Hak Teala Cuma suresi 9. Ayette kitap yüklü merkeplere benzetir.

Meveddet ve merhamet sahibi olmamızın ilk şartı mutmain bir kalbimizin olmasıdır. Ancak bu şekilde sakinleşiriz. Huzur ve sükuna ermemiz için evliliklerimizin helalinden olması, aile olunması için şarttır. 

Hasılı kelam; iç huzurumuzu yakalamışsak, aile içinde her konuda birbirimize dayanıp, birbirlerimizin örtüsü olabiliyorsak, hayırda birbirimizle yarışıp dayanabiliyorsak, meveddetle doğan muhabbet ortamında birbirimize merhamet edebiliyorsak bir de hayata dokunuyorsak sükunete erebiliriz. Aksi takdirde mutluluk tavşan biz tazı durmadan ardından koşarız...

Ves-Selam

Yazarın Diğer Yazıları