Ali Yiğit

Temsil

Ali Yiğit

Bir Müslüman için öncelik mensubu olduğu İslam dinini en güzel biçimde temsil etmesidir.

Bir Müslüman için tebliğden önce temsil gelmeli..

Bir Müslüman şunu ilke etmelidir..

Allah'ım bize öyle bir duruş ver ki, hiç bir düşmanımız kendisine haksızlık yapacağımız gibi bir kaygıya, hiç bir dostumuz kendisine iltimas geçeceğimiz gibi bir ümide kapılmasın..

Temsil ettiği İslami şartları üzerinde görmeli.. Yapacağın her hareket karşı taraf için büyük önem arz eder..Adaleti,iyiliği,kardeşliği,doğruluğu,ahlakı,dürüstlüğü,yardımlaşmayı,paylaşmayı, sevgiyi, saygıyı, güveni, eminliği temsil etmelisin..

İslam’ı sende bulmalı..

Tebliğ ettiklerini temsil edemediğin sürece faydadan fazla zarar sonradan Müslüman olan İngiliz pop  sanatçısı Yusuf İslam’ın şu sözü çok manidar..

İyi ki dünya Müslümanlarını tanımdan önce Kur an-ı Kerim i okumuşum ve tanımışım

Dünya Müslümanlarını tanımadan önce iyi Kur an la tanışmam sözü Müslümanların geldi durumu ortaya koyuyor..

Temsil ettiğimiz İslam ile yaşadığımız İslam arasında büyük farklar olunca tebliğimiz faydadan çok zarar veriyor  İslam’a..

Abdulaziz Kıranşal’ın şu tespitlerine katılmamak  ne mümkün..

 Karşı mahalle olarak tanımladığımız insanlar, bizim siyasette inşa ettiğimiz İslami kimliğimize, İslami siyaset ilkelerimize, adalet anlayışımıza, yönetim tarzımıza, ekonomik programımıza, yaşam tarzımıza, merhametimize, duruşumuza bakarak, “Evet bizi de, çocuklarımızı da, bu ülkeyi de ancak bu insanların ilkeleri, bu insanların duruşu, bu insanların siyaset tarzı kurtarabilir” deyip, teslim olabiliyorlar mı? Yoksa bizim hatalarımız ve yanlışlarımız dolayısıyla, “İslami siyaset buysa, İslami kimlik buysa, Müslümanların merhameti ve duruşu buysa biz böyle bir dindarlıktan uzağız” mı? diyorlar.

Medya sektöründe, gazete ve TV alanlarında, sosyal medya alanında İslami kimliğimizin gereklerini yerine getirebildik mi? Bu alanda elimize geçirdiğimiz imkânlarla bir İslamcıya, kendisini Müslüman olarak tanımlayan birine yakışır bir kimlik sergileye bildik mi? Kendisiyle veya mensubu olduğu ideolojiyle ilgili bir haberi, İslamcı bir kanalda, İslamcı bir gazete de gören komünist bir siyasetçi, “Helal olsun, adamlar siyasi rakibimiz ama haber sunarken, manşet atarken, tivit yazarken bile haktan, hukuktan, adaletten ve gerçekten ayrılmıyorlar. Bu insanların medya ahlakına hayranım” diyebiliyorlar mı? Yoksa “Böyle Müslümanlık mı olur kardeşim! İftira desen bunlarda, yalan haber desen bunlarda, çarpıtma desen bunlarda, algı desen bunlarda” diye mi? söyleniyor…

İslamcılar ve muhafazakârlar olarak, ticaret hayatında ve ekonomide kendisini dindar olarak tanımlamayan insanlar üzerinde hayranlık oluşturabilecek bir İslami kimlik inşa edebildik mi? Ekonomi alanında Müslüman’ca örneklikler ortaya koyabildik mi? Borcumuza, çekimize, senedimize, sözümüze sadık kalabildik mi? İslamcı bir patronun hayatını gören sosyalist bir işçi, “Bu adam benim emeğimi sömürmedi, alın terim kurumadan hakkımı verdi”, diyebiliyor mu? Sakallı ve beş vakit namazlı bir esnaftan alış veriş yapan bir seküler, “Bu insanların ticaret ahlaklarına hayranım” diyebiliyor mu? Yoksa “Bunlar haktan hukuktan bahsederler, beş vakit namaza giderler ama kul hakkı yemekten, müşteriyi kazıklamaktan da kendilerini alamazlar” mı? diyorlar.

Dini ve ilmi alanda karşı mahalle diye tarif ettiğimiz insanlara aziz İslam’ın önüne, sağına, soluna bir şey eklemeden, tahkir etmeden, alay etmeden, kin ve intikam gütmeden, adres olarak cehennemi göstermeden, sadece İslam’ı anlatabildik mi? Kendimize, partimize, tarikatımıza, derneğimize değil, sadece İslam’a çağırabildik mi? Bizim hocalarımızı, ilim adamlarımızı, akademisyenlerimizi dinleyen bir ateist, “Neredeyse Müslüman olacağım arkadaş, bir din bu kadar mı güzel olur, bir ilim adamı kendi dinine bu kadar mı güzel davet eder” dedirtebildik mi? Yoksa “Ya bu Müslümanların hocalarına hayret ediyorum, kimi,  bize Kur’an yeter diyor, kimi, hadisleri inkar ediyor, kimi güce göre fetva veriyor, kiminin ağzını sisteme dair bıçak açmıyor, bu nasıl iş” mi? diyor.

Siyasette, ekonomide, medyada, sosyal hayatta hangi güce ve imkâna sahip olursak olalım, İslami kimliğimizin gereği olan ve görenleri hayran bırakan örnekliğimizi kuşanamadığımız sürece asıl hedefimize asla ulaşamayacağız…
 

Yazarın Diğer Yazıları