Ali Yiğit

Nereye gidiyoruz?

Ali Yiğit

Bundan bir kaç ay önceydi..

Mahallemiz ana yol üzerinde bulunan işyerinin önünde oturuyordum..

Baktım sokak girişlerinde polisler beklemeye başladı..

İleriye baktım  yine aynı şekilde polisler vardı..

Acaba bakan veya ordu komutanı mı geçecek emniyet tedbirleri alınıyor diye düşündüm..

Ancak düşündüğüm gibi değilmiş..

Ana yol üzerinde ilk önce trafik polisi aracı görüldü eskort olarak..

Arkasından bir otobüs onun arkasında toma tankı bir otobüs onun arkasında çevik kuvvet otobüsü derken 20 ye yakın otobüs ve her otobüsün arkasında  ya çevik kuvvet aracı yada toma tankı vardı..

Meseleyi öğrendiğimde şaşkınlığımı gizleyemedim nereye gidiyoruz diyerek hayıflandım.. Araç konvoyu

Bursaspor taraftarlarını taşıyan konvoymuş.. Süper lig maçının son maçlarından Malatyaspor ve Bursaspor  maçının ardından Bursaspor  taraftarlarını şehrin dışına çıkana kadar yaklaşık 100-150 polis eşlik ediyor..

Şimdi bunun adını ne koyacağız.. Bir şehrin spor taraftarını diğer bir şehirden geçirmek için polisin eşlik etmesi ne anlama geliyor?

Aynı bayrağın altında yaşayan, sevinçleri bir, üzüntüleri bir olan.. Aynı kıbleyi paylaşan aynı ülkenin, hatta aynı şehrin yaşayanları futbol maçına bile  giderken kasatura, kılıç, pala, bıçak, satır, taş, sopayla gidiyor..

O bıçak, o satır kime karşı kullanılacak.. Karşı takımın taraftarına.. Şu hale bakar mısınız? O takımda en yakın komşusu veya bir yakını da olabilir. Nasıl bir ruh hali anlam verebilmek mümkün değil..

Bir kaç gün önce sosyal medyada yayınlanması üzerine büyük tepki çeken Kadıköy Anadolu Lisesi

Öğrencilerinin yeni gelen öğrenciler için simit atma töreni..

Hale bakar mısınız  simit atma töreni..

Nimeti yere atarak yapılan bir tören..

Şecaat arz ederken sirkatın söyle misali açıklamalar..

Efendim simitler israf edilmiyor.. Toplanıp tekrar martılara veriliyormuş..

Yere düşen bir ekmek lokmasını üç defa öpüp başına koyan bir nesilden nimeti ayaklar altına atan bir nesil.. Aslında nesli suçlamak yerine o geleneğin yıllardır yapılmasına rağmen nimetin şükrünü anlatamayan veli ve idarecilerde aramak lazım..

Haber7 köşe yazarı Esra Elönü' nün şu tespitlerine katılmamak mümkün mü?

Kızdım. “Bize ne oldu” sorusuna vereceğimiz adam akıllı cevap taze ekmek gibi burnumda tütüyor.

Ve utandım, en yanık ateşte helal terle kavrulmuş nimetten daha kızarmış yüzüm.

Bir video dönüyor sosyal medyada. Kadıköy Anadolu Lisesine yeni başlayan öğrencileri karşılama töreninde, diğer öğrenciler ellerinde parçaladıkları simitleri çocuklara atıyor. Şımarık çocuk kahkahalarına bandırılmış nimetin hüznü işte bu.

Bu, Elhamdülillah demeyi çağ dışı gören zihniyetin dilimlediği nesil! Bu, besmeleyle oturulmuş bir sofraya ağız bükenlerin mutlu olacağı sefil nesil!

Bu, helal lokma dediğinizde esneyen,  emeği sadece sosyal medya aforizmalarında kutsayanların övündüğü nesil.

Bu, eve ekmek getiren babaya hürmeti, o emeğe vefayı köylü diye sınıflandıran elitlerin pembe nesli.
Eğer siz “ Ölmek istiyorum çünkü cennette ekmek var” diyen mülteci bir çocuğun açlığını bu çocuklara anlatmazsanız, ayaklar altına aldıkları ilk şey merhametleri olur.

Ekmeğe merhamet, irfandır. Yani sizin bilimli aydınlıklı meşaleli çağınızın eline ayağına dolaşıyor diye köşeye attığınız İRFAN.

Öyle ya siz İrfanı, servis şoförü adı olduğunda seversiniz, İrfan, Aşık Veysel’in gördüğüdür. Nimete şükrünü toprağa yazmanın adıdır irfan. Anadolu İrfanını okuyamayan nesil pek tabii klozete makarna doldurup klip yapan seyyar bulantı torbalarına hayran kalacaktır.
Sofra sonrasında eteklerine kırıntıları toplayıp kuşlara merhameti nasihat eden annelik, hor görüldüğü için bu nesil cenazesi.

“Nimetin kırıntısında bir garibin teri var” diyerek evladını öğütleyen babalık,  yok sayıldığı için dağıldık.
Biz, düşmanının bile ekmeğiyle oynama diyen ecdadın ilminden koptuğumuz için un ufağız.
Düşmanın kıymetsizdir gözünde ama o ekmeğe muhtaç olanların günahına girme demektir bu.
Bu yüzden bize,

O yuvayı, sabahları bakkala yollanmış çocukların ucu yenmiş ekmekle eve döndüğü kahvaltı sofralarını, başkasının açlığını bize düşündüren o taze diğergamlığı kaybettiren öğreticiler, kendini bir nimetten saymasın.

O ekmeği, öpüp başımıza koyduğumuz günleri bize mumla aratanlar..

Evet kültürümüzün yok edilmesi için bir virüs bulaştırıldı topluma ve o virüs hızla yayılıyor..

Töre cinayetleri, kadın cinayetleri, alacak-verecek cinayetleri, gençler arasında meydana gelen gençlik çeteleri, kadın tacirlerinin toplum ahlakını bozan çabaları bir vücut gibi gördüğümüz toplumların tüm hücrelerine yerleşen ölümcül virüslerden başka bir şey değildir. Bu virüsler, o koca toplumları önce kemirir sonra da bir çınar ağacı gibi yere devirir.. Bir virüs bulaşmış toplumumuza bu nedenle tahammülsüzlükler had safhada.. En ufak tartışmada kavgalar ediliyor silahlar patlıyor..
Ve şeytan boş durmuyor..

İftira, dedikodu, yalan sanki zorla söyletiliyor..

Boş şeylerle o kadar meşgul oluyoruz ki doğrulara inanasımız gelmiyor..

En saçma yalanı söyleyin, en saçma bir iddiada bulunun, ona inanan birileri çıkar.. Hatta inananlar sayısı tahminlerinizin çok fazlasıdır..

Çok olan daha fazlasını istiyor.. Az olan fazlaya ulaşmak için her türlü hileye başvuruyor..

Kimse hakkına razı olmak istemiyor.. Alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberin ümmetiyiz..

Hani biz feraset sahibi olacaktık..

İnsan birbirine yük olmak için değil, birbirinin yükünü alan olacaktı..
 

Yazarın Diğer Yazıları