Ali Yiğit

Mutlu İnsanlar Şehri

Ali Yiğit

Yaşanabilir şehir vurgusunu sıkça duyduğumuz günlerdeyiz..

Yaşanabilir bir şehir, mutlu insanlar şehri vs..

Her şehr-i emin bulunduğu şehri yaşanabilir kılmak ve insanların mutlu bir şekilde yaşamaları için projeler geliştirirler.. Yapması gerekenleri yapmak üzere gayret içerisinde olduklarını görürüz şehr-i eminleri..

Ancak biz mutluluğu köylerin içini boşaltarak  insanları balık istifi gibi şehirlere yığarak kaçırdık..

Araştırma şirketleri ara ara anket sonuçları yayınlar

Mutlu insanlar şehri veya yaşanacak şehirler listesi vs..

FORBES   Temmuz 2019 yılı yaşamak ve çalışmak için en iyi  şehirler listesini açıkladı..

Buna göre şehrimiz ilk 25 e giremedi..

FORBES anketinde şu sorular var..

Çalışmak, yenilikçilik, hizmetlere erişebilirlik, üretim potansiyeli, ticaret becerisi vs..

Günümüz şartlarında bir şehrin yaşanırlığının ölçüsü, eğitim, ekonomi, hizmete kolay ulaşım, geniş yollar, trafik sorunu olmayan  diye uzayıp gidiyor..

Şehirde yaşanabilirliğin memnuniyet  ve mutluluğu  maddi anlamda  düşünürsek yanılırız.. Bütün hizmetlere ulaşılabilir  olunmasına rağmen yaşadığı şehirde mutlu olamayan insanların olduğu da  bir gerçektir..

Örnek verecek olursak..

Şehrimizin en gözde yeri şimdilerde Fahri Kayahan Bulvarı ve civarı..

2017 yılında Malatya Büyükşehir Belediyesi Kentte yaşayanların mutluluk ve memnuniyet düzeyini ölçen bir anket yaptırmıştı.

Malatya da yaşıyor olmaktan mutsuz veya memnun olamayanların büyük çoğunluğu Fahri Kayahan bulvarı ve civarında çıktı.. Yani anket ters köşe yaptı..

Demek ki; hizmetin en alası olsa da insanların yaşadıkları konut en lüks olsa da insanlar yaşadığı şehirde mutlu olamıyor..

Çünkü biz betonu şehre davet ederek mutluluğu sonlandırdık..

Köyleri ihmal ederek mutluluğa kurşun sıktık..

Biz kentsel dönüşümle mahalleleri yok ederek mutluluğu kaçırdık..

Biten komşuluklarla mutluluğu küstürdük..

İnsanlar şehri inşa etmeye başlayınca mutluluk kayboldu..

Şehir üretir Kent tüketir..

Kentte yaşamayı modernlik gören insanımız  şehre gelince işin renginin nasıl değiştiğinin farkına vardı ama iş işten geçti..

Niyetimiz  köyden şehre göç eden insanımıza suçu atmak değil..

Aslında köy kaliteli ve mutlu bir yaşam anlamına gelir..

Ancak gel gör ki yıllar öncesinden başlayan yanlış politikalar ve köylerdeki hizmet yoksunluğu insanımızın köyden ayrılışını hızlandırdı..

Uygulanan yanlış politikalar yüzünden köylerde biten tarım ve hayvancılık köyden şehre göçü hızlandırdı.. Şehre gelen insan topraktan ayrı düştü, geçmişine özlem duydu..

Doğduğu ve doyduğu topraklara hasreti şehirde asgarî ücrete tercih etti.. Ama yanıldı..

Köyden şehre gelen insan umduğunu bulamadığı gibi uyum sağlaması ise işin ayrı bir boyutu oldu..

Şehre yığılan insanlar topluluğu alt yapısı yoğun göçü kaldırmayan şehirde sağlık, eğitim olmak üzere birçok sorunu da birlikte getirdi..

Geniş bahçelere hasret kalan, doğal bir yaşam alanı diyerek insanlara sunulan beş metrelik yeşil alana sahip kılınmaları ne anlam taşır? 

Kentleri şehirleştirenler, sadece devasa beton binalar dikerken, insanları odun istifi misali apartmanlara doldururken kuş sesinden, suyun şırıltısından, toprağın neşvesinden, yağmurun kokusundan mahrum etmeye ne isim verebilir?

Sebzenin iyisini, meyvenin güzelini, yumurtanın tazesini, yoğurdun yenisini, peynirin yağlısını artık köreltilmiş köylerden alamayan şehirli, organik gıdalarla beslenme yerine nelerle beslenir? Etin tabiî olanı yerine fennî yemle hormonlarla kısa sürede yetiştirilen kanatlı hayvanlarla çiftlikte beslenen küçük ve büyükbaş hayvanlara edilen eziyeti, bilim ve insanlık açısından kim savunabilir?

Sütün tadını, yoğurdun lezzetini kaybettiği ortamda etin nefasetini yitirdiği, yumurtanın hastalıklı odluğu, tavuk etinin plastikleştiği, ayranın bile hazır alındığı, yürümenin yerini asansörlerin, arabaların aldığı, işle ev arasında robotlaşan insanın sağlıktan sıhhatten düştüğü, sentetik ilaçlara mahkûm kılındığı şehir hayatında köylünün, kasabalının rahat edeceği nerede görülmüştür?

Şehirlinin yılın iki-üç haftalığına ormanın ve denizin ve oksijenin bol olduğu köy alanlarında dinlenmeye koyulduğu hayat serencamında köylünün ve ilçelinin mahkûm kılındığı şehir hayatında geleceği kaybettirilen, karın tokluğuna çalışan insanların şehirli olabilmeleri mümkün müdür?

Köylünün kendi mekânında saltanat sürdüğü, şehirde süründüğü hepimizin bilgisi dâhilindedir. Eğitimin yaygınlaştırılması, sağlık hizmetlerinin artırılması, üretim olanaklarının sunulması, üretilenlerin değeri üzerinden satılması ve diğer olumsuzlukların ortadan kaldırılması şehre göçü azaltırsa, şehir hayatındaki dengeler korunabildiği gibi, kent ve köy hayatında iyileştirmeler sağlanabilir.

Şehir içinde korunaklı, etrafı duvarlı kentler inşâ eden anlayış, köyden geleni kapıcı, hizmetçi olarak görürken, kendisini efendi ilan etmiyor mu? Taşı-toprağı altın denilen şehre gelenin memnuniyetsizliğinden geriye dönüş olmazken, şehir içinde mutlu yaşadığını iddia etmesi mümkün mü?
 

Yazarın Diğer Yazıları