Ali Yiğit

Malatya Kültür Yaşam Derneği

Ali Yiğit

Malatya Kültür Yaşam Derneği kongresini yaptı.. Başkanlığına ''Sevdam Malatya'' kitabının yazarı Atilla Kantarcı ağabeyimin getirilmesi şahsımın olduğu gibi  bir çok Malatya ve kültüre sevdalı dostları mutlu etmiştir..

Toplumu kültürler ayakta tutar kültürü erozyona  uğramış toplumlar yok olmaya mahkumdurlar..

Daha açıkçasını ifade etmek gerekirse şehri yaşanır kılan kültürlerin yaşatılması ve korunmasıdır..

Geçmişi soyut ve somut kültürlerle tarihe ışık tutan bir millet olmamız   en büyük kazanımımızdır..

Ancak somut kültürlerimizi gün yüzüne çıkartamayıp cazibe haline getiremeyişimiz bizim eksikliğimizdir diyebiliriz..

Soyut kültürlerimiz ise batı hayranlığına kurban edilmiştir..

Somut ve Soyut kültürlerimizin varlığını devam ettirmemiz, somut kültürlerimizin ise tanıtımına katkı sunacak bir derneğin kurulması gerçekten çok yerinde bir karar olmuştur..

Aslantepe Höyüğü, Levent Vadisi, Günpınar Şelalesi, Arapgir Kanyonu  şehrimizin kültürel varlıklarını ön plana çıkartıp tanıtımını sağlamak şehrin ekonomik kalkınmasına büyük katkılar sağlayacağı muhakkaktır..

Soyut kültürler nelerdir diye baktığımızda; bizi biz yapan değerlerinin tamamı diyebiliriz..

Ahlak, hoşgörü, sevgi, saygı, komşuluk, paylaşma, yardımlaşma, güven, toplumsal duyarlılık, vatan sevgisi ve daha yüzlerce sayabileceğimiz değerlerimiz  kültürümüzün bir parçasıdır..

Soyut  kültürlerimizin  olmazsa olmazlarımızdan olan, hayatı anlamlı kılan komşuluk ve mahalle kültürünün yaşatılması kaçınılmaz bir gerçekliktir..

Mahalle kültürü medeniyetin kalbidir..

Medeniyetler şehirde kurulur  mahallede hayat bulur mahallede hayat bulan medeniyet şehirleri yaşanır kılar..

Şehri yaşanır kılmanın  olmazsa olmazı ise  mahalle kültürüdür..

Çünkü mahalle mekteptir..

Mahalle paylaşmadır, sevgidir, hoşgörüdür, yardımlaşmadır..

Mahalle kötülüklere otonomdur..

Sekülerleşmenin getirdiği  modern kentleşme kültürü bize sadece kalabalıklardan oluşan Modern Kentler''  de yaşayan insanlar topluluğu yerine dönüştü diyebiliriz..

Modern Kentler insanlara bireyselleşen bir hayat tarzı sundu sunmaya devam ediyor..

Aynı gelir grubuna ait insanlar bir arada olunca paylaşma ve yardımlaşma kültürümüz köreldi.. Bu nedenle yeni nesil paylaşma yardımlaşma mutluluğundan mahrum kaldı/kalıyor..

İnsan mı şehri inşa eder şehir mi insanı?

Şehir insanı inşa etmeli.. Şehir yapıları manevi değerleri hatırlatmalı.. 

Her şehrin bir ruhu vardır.. 

Şehirler ise ruhumuzun aynasıdır.. Moderniteyle birlikte hayatımıza giren  çok katlı binalar site yaşantısı, rezidanslar insanları birbirinden uzaklaştırdı ve bireysel bir yaşam tarzı artık revaçta.. 

Mahalle esnafının kalmadığı, mahallelerin siteye dönüştüğü, AVM'lerin revaçta olduğu, kullan at kültürünün yaygınlaştığı, komşuluk ilişkilerinin sıfırlandığı, yükselen devasa binalar arasında kaybolan camilerin, mahalle mezarlıklarının şehir dışına taşındığı, kötülüklere otonom görevi gören mahallenin yok olduğu,  çocukların kreşe, ninelerin dedelerin  huzur evinde mecburi iskana tabi tutulduğu, bireyselleşmenin hayat bulduğu kentlerde soyut kültürümüzün devamı çok zor gözükmekte..

Birbirinden uzaklaşan insanlar, biten komşuluklar, güvensizlikler vs..

Oysa ecdadımızın yaptığı yapılarda aynı zamanda yardımlaşma, paylaşma, dertle hemhal olma, dostluklar, sohbetler, toprakla haşır neşir olacak geniş avlularla birlikte huzur sunardı yapılar.. 

Ecdadın kurdukları şehirlerin çarşılarına baktığımızda ahiret dünya dengesinin kurulmasına özen gösterdiklerini görüyoruz.. 

AVM'lerin kuşattığı, rezidansların boy boy yükseldiği Şehirlerin hayatın merkezi olması gerekirken rantın merkezi konumuna getirilmesinin istikbale vurulmuş büyük bir darbe olduğunu hatırımızdan çıkarmayalım. Yaratılış gayesinin uzağında, benmerkezci, nefsinin kölesi konumunda, sadece maddeye ve kazanmaya odaklı bir anlayışla inşa edilen şehirlerde ne huzur, ne huşu, ne tabiat ne de insan kalır. .

Sokaklarda fakirin, yoksulun, durumu hallice olanın paylaştığı; sevincin, hüznün bir baştan ötekine duyurulduğu; akrabalığın, büyük-küçük ilişkisinin, terbiye ve gözetim kadar sahiplenmişliğin yaşandığı; her tür halden korunan mekanın adı; mahalledir. Mahallesi olmayan ne bir şehir, ne bir köy düşünülebilir mi?

Mahalle kültürü, kılcal damarları olan sokaklardan beslenir, oradan soluklanır. Mahalleye ait olanın sorumluluğundan kaçınmak kişinin kendisine, çevresine ihaneti gibi algılanır. Bir kültürün, hayat tarzının, değer yargılarının pratik tezahürleri; en ince yöntemlerle mahallenin hareketliliği içinde üretilir, aktarılır. Bir yönüyle muhafaza eder; bir yönüyle durağanlıktan hareketliliğe, sürekliliğe vurgu yapar mahalle hayatı. Dayanışmayı, paylaşmayı, birilerine, yani insanlığa, insana güvenme duygusunu diri tutar. 

Sitelerin birey ve bireyselciliği yerine özgüveni dirilterek şahsiyet olma imkanı verir mahalle. Mahallenin her geçen gün kaybolması; insan ilişkilerimizin yozlaşması, bireyin, bireycileşerek bencilleşmesi, sevincin, hüznün tek başına yaşanması, insanın olanca kalabalıklar içinde tek ve tenha kalması sonucunu doğurur. Her tür destekten mahrum, mesnetsiz ruhlara dönüşen insanlığımız... 

Komşunun ve komşuluğun olmadığı, ortak sevincin ve tasanın paylaşılmadığı, her bir evin kendi başına bir birim olduğu, bireyselleşmenin bencilleşmeye evrildiği bir zaman dilimi içerisinde ''Kent'' yaşamının içselleştirildiği bir dönemde kültürlerimizi yeniden yaşamaya ve yaşatmaya vesile olacak Malatya Kültür Yaşam Derneğine emeği geçen başta Sayın Atilla Kantarcı ağabeyime ve yönetim kurulu üyelerine teşekkür ederken oluşuma her türlü katkı ve desteği vermek  en başta şehri-i eminlerimize, basınımıza STK'larımıza ve bizlere çok büyük görevler düşüyor..

Kalın sağlıcakla..
 

Yazarın Diğer Yazıları