Ali Yiğit

Mahrum ama mutlu nesildik..

Ali Yiğit

Ben bizim mahalleyi yazayım siz sizin mahalleyi okuyun..

Ben kendimi anlatayım siz kendinizi okuyun..

Çocukluğumdaki Tecde..

Alibey, Samanlı, Pirceviz, Hamam sokak, Vıcır, Reşadiye, İmam Sait, Bozahmet sokakta  bulunan, birbirine bitişik cumbalı evlerin olduğu,tandır örtmelerinin bulunduğu, hekirgeden suların diğer evin avlusuna aktığı, avluda bulunan havuzlara bırakılan , narpuzlu yoğurtlu çorba sitilinin  olduğu günlerdi..

Altınkaşık pınarından langının Mahmet dayının böyük sırada olan  15 dönümlük bahçesine buğday eken rahmetli babama küple su taşıdığım yerlerdi..

Bahar aylarında sabah şafağıyla  ahengine hayran kalınan bülbüllerin raksına eşlik edildiği, yaz aylarında çatlarcasına birbirleriyle yarışan tomuzların öttüğü, bahçelerinde envai çeşit meyvenin bulunduğu, pınarlarından kana kana suların içildiği Tecde...

Kuşcu Ömer dayının  el ziliyle okul zilini  çaldığı, okul müdürü Hasan hoca'nın sert bakışları, Ülkü öğretmenin elindeki değnekle derse başlandığı  Beydağı ilk okuluydu..

Ayakkabıcı  rahmetli Mahmut Akçadağ'ın bahçesine rahmetli babamla çalı tuttuğum günlerde sancım hazırlamanın ne demek olduğunu, sonra her iki taraftan çalı kuşaklarının bağlandığı, bahçe sınırlarına  kale duvarı gibi çalıların tutulduğu yıllardı..

Evimizin karşısında bulunan rahmetli İbiş Koyunoğlu dede'nin  mahalledeki çocuklara pencere pervazından seslenip  üzerinde buğday başağı olan 10 kuruş harçlığın verildiği, verilen harçlıkla bombom şekeri ve leblebi tozunun alındığı zamandı.

Fırından alınan neredeyse yarım kiloya yaklaşan çarşı ekmeğinin eve gidene kadar yarısının yendiği, tadına doyulmaz lezzetini yaşayan çocuklardık..

Sabah şafağı  öncesinden  hamur yoğrulması ile  başlayan, ekmekçi Hatice teyze'nin nar gibi ateş bulunan tandır duvarına maharetiyle yapıştırılan, imece usulü yapılan, sokağın bir başından diğer başına buram buram tandır ekmek kokusunun sardığı, göz hakkı denilerek yoldan gelen geçenin nasiplendiği yılların çocuklarıydık..

Evimizin hemen önünde bulunan, aralık harığının bulunduğu cegetten, Nihat Abacı ağabeyimin elinde kürekle paçası çoraplarının içerisinde su güttüğü günlerdi..

Samanlı sokağında bulunan Kozkökü Camimize giderken İbrahim dede'nin boynuna sarıldığımız, İbrahim dede'nin cebinden çıkarttığı elmayı bizlere vermesiyle yaşanılan mutluluğun geride kalan Tecde'si..

Sonbaharın gelmesiyle  diz boyu cegette biriken gazelin (ağaç yaprağı) toplanarak gazele gömülmece oyunuyla birlikte, kendi boylarını bir misli aşan gazel çuvallarını ekmek pişirmek  veya soba tutuşturulması için taşıyan anaların zahmetini görerek büyüyen çocuklardık..

Erkek çocukların en lüks oyuncağı telden araba,  kız çocuklarının bezden bebek olduğu, salçalı ekmek lezzetini ıskalamayan, pöt pöt pötürcekle hayfene kuran, kış aylarının olmazsa olmazı  kızak kayan, büyüklerin kızaklara kül döktüğü, bizlerin ise geceden hemen yan tarafına kar koyup su dökerek sabaha hazır hale getirildiği günlerdi çocukluğumun Tecde'si..

Derede akan suya çöp atan kıyamet günü attığı çöpü  gözüyle   çıkaracak tembihiyle oluşan çevre bilinci, ya biri görürse korkusuyla hataların gizlice işlendiği, büyüklerin uyarılarına tamam amca bir daha yapmam sende babama söyleme  korkusunun yaşandığı yıllardı..

Sonbaharla birlikte  bahçe bahçe çalı diplerinde   hozelek (salyangoz) toplandığı, ceviz zamanı genelde okulların açılmasına yakın olurdu. Ceviz kabuğunun ellerimizde oluşan karasını gidermek için bin bir türlü yolların denendiği, öğretmen korkusuyla birlikte, öğretmene saygı ve sevginin en üst düzeyde olduğu, bağ evlerinden toplanan deste deste menekşelerin götürüldüğü, öğretmenin görülmesiyle birlikte tek sıra olup başla selam vermenin, alınan selamla yaşanılan mutluluktu bizim çocukluğumuz..

Akşam yemeğinin pişirilip dinlenmeye alındığı,   en güzel rehabilitasyon merkezlerinin ötesinde olan, komşu kadınların bir araya gelerek bazen dedikodu, bazen yaşanılan sıkıntıların anlatıldığı,  yaşlı bir erkeğin geçmesi halinde ayağa kalkarak yüzlerini çevirdikleri edepli günlerdi..

Allah af etsin sincapları  dal dal takip edip mahalledeki köpeğe boğduranlarımızda olmadı değil..

Killonun Mehmet dayının üzüm bağına üzüm hırsızlığına gitmedik dersek yalan olur..

Yanık İsmail dayının bahçeye hırsız girdi diyerek bahçenin öbür ucuna gönderdiğimiz, İsmail dayı'nın bahçenin öbür ucuna gitmesiyle bahçenin diğer tarafından üzüm  arakladığımız, elma zamanı elma, armut zamanı armut, kiraz zamanı kiraz bahçelerine çalı üstünden veya çalıda oluşan delikten girdiğimiz günlerde olmadı değil..

Deste deste menekşelerin toplandığı, rahmetli Nuri çavuşa satılması için verildiği, akşam üzeri Nuri Çavuş'un defterini çıkartarak kaç deste ise paranın verilmesiyle yaşadığımız mutluluğun adresiydi çocukluk yıllarımız..

Ayakkabı saklamasına oynadığımız sülü deynek, kırmasına oynadığımız develeme,  beş kuyu eşerek oynanan bilye, atta yatma tabiriyle oynadığımız hollik, teker içine konulan değnekle lastik sürme yarışı,bilyeli tekerlekli araba yarışı, göz yumma, çayır, yedituğla, cevizle oynanan paca, sonbahar ayında 10 luk çivi ile pes oynama, trencilik,top oynama, kızak, yüzme, tipitip, kar topu, bu kale benim, uzun eşşek, köşe kapmaca oyunlarıyla büyüdüğümüz bizim Tecde..

Mezarlığın her iki tarafında bulunan  her derde şifa dut'tan nasiplenildiği, köpük pestili için teşt'teki bulamacın sıra ve sayıyla süpürgenin el değiştirdiği, kaynatılan  son bulgur kazanından konu komşuya dağıtıldığı, aşurelerin belediyeler tarafından değil konu komşu tarafından yapıldığı günlerdi..

Akşam yukarı camide dağıtılan mevlid şekerine kavuşan mahalle çocuklarının diğer arkadaşlarına  ballandıra ballandıra anlatıldığı,  bayramlık elbiselerin yatak altına konulduğu, bayramlarda hangi evde hangi şekerin dağıtıldığı, hangi evin balon ve harçlık verdiğinin ezberlendiği yıllardı..

Sobada kalan son közün mangala çekildiği, etrafında hikayelerin anlatıldığı, uzun kış gecelerinin vazgeçilmezi pestil, ceviz, kesmece, kurudut, kuru üzümlerin serilen sofra bezinin ortasına konulan kasnak halburun  üzerine konulan sini etrafında sohbete devam edildiği günlerdi bizim çocukluğumuz..

Liste uzayıp gider anlatılsa kitap olur bizim akranımız ve bizden yaşça büyük olanların mahalledeki çocukluk yılları..

Yani doyasıya çocukluğun yaşandığı nesildik  bizler...

Yorumlar 1
Tahir Özdemir 02 Kasım 2021 09:12

Alim emeğine sağlık ????

Yazarın Diğer Yazıları