Ali Yiğit

Küp Taşınca..

Ali Yiğit

Cuma günü Başhekimle görüşebilir miyim başlıklı bir köşe yazısı yazmıştım..

Muhtarların kurumlar arasında olan diyaloglarda çekmiş olduğu sıkıntıları dile getirmeye çalıştım..

Evet böyle sıkıntılar var..

Hani patlama noktasına gelinir ya işte öyle diyeyim..

Mahalleli muhtarı  sıkıştırınca haliyle muhtarda kurumlarla iletişime geçmek ve sorunları bir an önce çözmek ister.

Hizmet edecek kurumlar  işi uzattıkça muhtarlarda sitem etmeye başlar..

Muhtarın sitemi mahallesi içindir..

Bu sitemler biriktikçe bir yerde patlak verir..

Yani kabak birinin başında patlar..

İşte o kabak çok değerli işini takip eden insanlara elinden geldiğince yardım eden iyiliksever güzel bir insanın başına patlaması  beni üzdü..

Cuma günü yazdığım yazı üzerine konunun muhatabı ile yaptığım görüşmede bazı konuların  yanlış anlaşıldığı kanısına vardım..

Şöyle ki;  başhekimle kasıtlı görüştürülmediğim gibi bir anlam yüklemiş okuyucular..

Özel kaleme anlattığım konu direk başhekim yardımcısını ilgilendirdiği için özel kalem konunun daha iyi anlaşılması ve gerekenlerin yapılması için başhekim yardımcısına yönlendiriyor..

Bazı okuyucularım hastaneye gittim de başhekimle görüştürülmemişim gibi anlamışlar..

Böyle bir durum yok..

İşin enteresan tarafı  Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliğini  hayatımda ilk defa aradım..

Hani muhtarın Hastane ve  Başhekimlikle fazla bir işi olmaz..

Sürekli hizmet aldığı kurumlardan değildir..

Muhtarın en çok diyaloğu belediyeler, siyasetçiler ve mahallesine hizmet getirecek kurumlarladır..

Muhtarın en büyük  serzenişi belediye ve icra makamındaki siyasileredir..

Bakmayın ''Muhtarlar Günü'' programlarında muhtarlar için söylenen yaldızlı sözlere..

Bir açılış  bir tören yapıldığında.. Eğer unutulmazsa en arkada muhtarın ismi okunur.. 

Gençlik kolları, kadın kolları, partinin mahalle temsilcisi, şirket müdür isimleri  tek tek söylenir..

Ama muhtar hatırlanırsa  ismi söylenir..

Mahallenin bütün yükü muhtardadır..

Mahallenin ilk sorun dinleyicisi muhtardır..

Vatandaş önce sitemini serzenişini hatta kızmasını muhtara yapar..

Evet vatandaşın gözünde muhtar Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Vali, Belediye Başkanı..

Muhtar devletin eli kolu, gözü kulağı..

Şu da bir gerçek ki; muhtarın kepçesi, kamyonu, asfalt şantiyesi, milyarlarca bütçesi yoktur..

Muhtar sadece  talep ve takip eder..

Muhtarın temsil ettiği makam çok güçlüdür..

Çünkü muhtar seçimle gelir.. Ve en demokratik seçim muhtarlık seçimidir..

Direk halk tarafından seçilir..

Seçimle gelmek milleti temsil etmektir...

Kurum ve siyasiler muhtarın şahsına değil temsil ettiği makama değer verir..

Muhtar ise temsil ettiği makamın hakkını vermek için mücadele eder..

Muhtarın herhangi bir yaptırım gücü yoktur..

Sadece yapılmayan veya geciken bir hizmet için bir üst makama  konuyu iletir veya şikayet eder..

Muhtarlık  gönüllülük işidir..

Kimse kendisini aday olması için zorlamamıştır.. Muhtar olduktan sonra da halinden şikayetçi olamaz/olmamalı..

Muhtarların tek sıkıntısı ''Mahallede Meşhur Kurumlarda Meçhul Olmasıdır''
Vatandaşın gözündeki muhtar algısı ile realitedeki muhtarlık işleyişi arasında dağlar kadar fark var..

Seçimle gelen , seçimle gelenden randevusuz görüşemiyor işin aslı bu..

İcra makamındaki partinin il başkanlığında dahi saatlerce sıra bekler muhtar..

Telefonla görüşmesi bile günler alır veya hiç görüşemez..

Anadolu’da söylenen bir söz vardır..

''Ölüler sanıyor diriler her gün helva yiyiyor''
 

Yazarın Diğer Yazıları